08-) Yarınları Tüketmek Dünden / Sol

Gürkal Gençay
85

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

08-) Yarınları Tüketmek Dünden / Sol

sol yanımdan kan gitmekte gardaş,
sol yanım acımakta...
buralarda yeşil pancurlu,
beyaz badanalı evler olmaz gardaş
bahçesinde kuzular meleşmez.
aşk şarkıları yoktur radyomuzda,
halk türküleri, devrim şarkıları söylenir,
aşkın; sadece acısı yaşanır gardaş
sevgilinin kırpan gözü sol yanda...

soğuk olur dağların gecesi,
kar düşer dorukların sol yanına,
ne kadar canlı tutsan da ateşi;
ne kadar tüfeğine sarılsan da
üşür sol elin gardaş, üşür sol bacağın...
kurt ulumaları, çakallarınkine karışır,
vurur köknarların sol yanına.
çam ağaçlarından kozalak düşer
bir fırtına eser bıçak gibi,
gelir sakalıma karışır,
bir kaç yaprak kımıldar,
otlar eğilir sol yana.
kulağımda bir ruhi su türküsü
bitlis tütününden cigara
dudağımın sol yanında...

sol yanımdan kan gitmekte gardaş,
sol yanım acımakta...

dağlar çok şeye gebedir,
kavgalara, baskınlara,
bıyıklarımda tütün kokusu,
parmaklarımda nikotin sarısı,
tarhana çorbası kokar burnuma,
kırdığımda acı soğanın başını;
tandır ekmeği, bazlama,
sızlar burnumun sol yarısı gardaş,
ağlar gözümün sol yarısı...
şehirde siren sesleri
köy yollarında candarmalar
polis panzerleri, cipler, arabalar
dağlarda sol'cu avına çıkılır gardaş,
direksiyonlar sol yanda....

sol yanımdan kan gitmekte gardaş,
sol yanım acımakta...

bir mücadelenin sol yarısı,
bir haklılığın, ezilmişliğin, silkinişin.
evler tek tek aranmakta şimdi
polisler şehir varoşlarında
asker, polis alır komutu;
önce sol, sonra sağ...
beynimin sol yarısı uyuşmakta
ay'ın şavkı vurur ölülerin üstüne,
bir yanımda kadir aslan,
tunceli'li necati sol yanımda.
birinde yedi kurşun yarası,
diğerinde tek, o'da sol yanında.
zaman tükenmektedir gardaş,
vakit daralmakta,
bileğimde dede yadigârı;
saat bile sol yanda...

sol yanımdan kan gitmekte gardaş,
sol yanım acımakta...

iflah olmaz bir yaradır bu,
nice kavgalar için çarpan,
nice mitinglerde coşkuyla atan,
bir nazım şiirinde sızlayan,
şimdi kahpe bir kurşunla kanayan,
yürek bile sol yanda gardaş,
hüzün sol yanda...
sol yanımdan kan gitmekte gardaş,
sol yanım acımakta...
kan sızmakta toprağa usul usul,
yaban çiçekleri kızıla boyanmakta.
sessiz sedasız sabah olmakta
dağ ateşi artık sönmüş;
üzerimize çiy yağmakta.
kurtlar yerini kuşlara bırakmış,
gün; sol yandan ışımakta.
dağ eteklerinin altında
taş'tan, tezek'ten köy evleri
taş'tan, tahta'dan bir cami
yaylalarda ezan sesleri
kur-an bile sol yandan gardaş,
ölüm sol yanda...
sol yanımdan kan gitmekte gardaş,
sol yanım acımakta....

Gürkal Gençay
09-temmuz–1995 İstanbul

(''Yarınları Tüketmek Dünden'' isimli kitaptan / Örtülü Yayınları-1999)
******************************************************************************
http://www.ozgurkocaeli.com.tr/article.php? id=10266&archive_list=1&t=Yar%C4%B1nlar%C4%B1_t%C3%BCketmek...

http://taflandergisi.blogspot.com/2008_06_01_archive.html

(Sayfa: 48 / 49 / 50)

Gürkal Gençay
Kayıt Tarihi : 16.12.2008 12:42:00
Hikayesi:


* 'Kürd açılımından sonra sırada şeriat açılımı mı var? ..' sorusunu soran paranoid muhalefet ve onların yansımasından sokaklara taşan mikro faşistler: -'Söyleyin fırıncıya, ekmek de vermesinler! .. ____________________________________________________________________________________________________________________ KÜRDİSTAN'DA ASKERE GİTME! .. Kürtlere karşı yürütülen kirli savaş, sokakta yaşanan linç saldırılarıyla bir arada yürütülüyor. Her ne kadar düzenin aktörleri 'Demokratik Açılım'dan dem vursalar da Kürt illerinde ve sokaklarında 'Devlet Terörü' tüm şiddetiyle varlığını sürdürüyor; buna bir de sivil faşistlerin linç girişimleri eklenmiş durumda. En başta Kürt'ler olmak üzere Türkiye'de yaşayan diğer halkların çocukları da askerliği red etmeli. PKK'ye karşı savaştığı kanısında olanlar, gerçekten Kürt’lere, Kürt’lerin en temel insani hak ve özgürlüklerine karşı savaştığının farkındalar mı? Otuz yıla yakın bir zamandır yürütülen kirli savaşta çoğunluğunu Kürt’lerin oluşturduğu on binlerce insanımız yaşamını yitirdi. Bu savaşta yoksul Türkiyelilerin, çocuklarını KAYBETMEKTEN başkaca bir kazanımları oldu mu? Yoksul Kürt ve Türk halkı Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren sermaye sınıfının (patronların) çıkarlarını korumaktan onların çıkarları için canını vermekten başka bir kazanım elde edebildi mi? 86 yıldır kanınızı emenlerin, zenginliğine zenginlik katmaktan fırsat bulup bir tek gününüzü insan gibi yaşayabildiniz mi? Çocuklarınız aç kaldığında, okula gidemediğinde, hastaneye götüremediğiniz için hastalıktan öldüğünde, kutsallık atfettiğiniz devletin, bir tek yardımını gördünüz mü? Saygı duyduğunuz, önünde minnetle eğildiğiniz bayrak ve Mustafa Kemal, bir bütün yaşamınızda; siz yoksullara, açlara nasıl bir hizmette bulundu bileniniz var mı? Bu her iki simge, ırkçılığın ve emperyalist yayılmacılığın temsilidir sadece. Ücretinize zam istediğinizde, o bayrağı taşıyorsunuz, iş istediğinizde o bayrağı taşıyorsunuz, her seferinde o bayrağı temsil edenlerin cop'uyla Başınız eziliyor ve... 'Bunu da mı anlamadınız? ..' Gerek asker gerekse de polis sermaye sınıfının, işçi, emekçi ve tüm sermayeden arındırılmış yoksul çoğunluğa karşı devletin çıkarlarını korumakla örgütlendirilmiş zor aygıtlarıdır dolayısıyla işçi emekçi çocukları bu kurumlara karşı durmalı, bunların hiç bir biriminde yer almamalıdır. De istemeseniz de elinizdeki silahı en yakınınızdakine çevirmiş olacaksınız... Devletin bu silahlı gücüne katıldığınızda isteseniz. / Eğer en yakın ailenizden başlayarak, dostlarınıza, komşularınıza ve kendi insanınıza silah doğrultmak istemiyorsanız, devletin birer terör kurumu olarak örgütlediği asker ve polis teşkilatlarından uzak durmalısınız. Çok bilindik bir söz var 'askerliğin başladığı yerde mantık biter' diye. Bu öyle gelişigüzel sarf edilen bir söz değil; çünkü askerlik kendi düşmanına, kendi katiline itaat etmektir. Onun çıkarları neyi gerektiriyorsa, o sana emreder, sende yaparsın. Bunu yapmamanın tek yolu da askerliği reddetmektir. Kapitalist efendilerin, para babalarının çıkarlarına hizmet etmiyoruz diyebilmeliyiz. Onların zenginliği için bizler neden savaşalım? Onlar saraylarda saltanat sürsünler diye neden bizler ölelim? Para babalarının, elektrik, yol, su, yiyecek, giyecek, barınma sorunu yaşadığını duyanınız oldu mu? Onların çocuklarının parasızlıktan dolayı hastalıktan olduğunu duyanınız oldu mu? Onların, çocuklarının askerde olduğunu duyanınız oldu mu? PKK ile savaştığınızı söylüyorsunuz (!) , / bir tek patronun, generalin, şefinin, milletvekilinin PKK'ye (Kürt halkına) karşı savaşta polis olduğunu duyanınız oldu mu? Duyamazsınız! Bu satırlar çok 'basit ve sıradan' gelebilir fakat bu basit ve sıradanlık ne yazık ki hala büyük çoğunlukça anlaşılamadığından Kürt halkının esareti devam ediyor. Kürt ve Türk çocukları ölmeye devam ediyor. Devlet (Sosyalist devlet hariç) dünyanın hiç bir yerinde ezilenlerden, yoksullardan, işçilerden ve emekçilerden yana olmamıştır ve bizler onlara hizmet ettikçe de olmayacaktır. Devletin yalanlarından, dolanlarından kurtulmanın tek gerçek yolu onun küçük bir azınlığın haklarını kollamak, sürdürmek için oluşturulmuş bir büyük Örgütlenme olduğunu bilmek zorundayız. Eğer İsrail'in Filistin halkına karşı gerçekleştirdiği katliamlara karşı durmakta samimi iseniz, devletin Kürtlere karşı giriştiği katliamlara da karşı durmakla yükümlüsünüz. Eğer yanı başımızdaki Filistin halkı ezilen mazlum bir halktır diyorsanız, Kürt halkının da dört parçada sömürge statüsünde, ezilen mazlum bir halk olduğunu kabul edeceksiniz. Eğer bu tutumunuz bakış açısına sahip değilse, öncelikle siz ikiyüzlü bir sahtekârsınız. Hamas'ın Filistin halkı için İsrail'e karşı savaşıyor diyorsanız, PKK'de Kürt halkı için savaşıyor demek zorundasınız. Kürt ve Türk gençleri, devletin Kürtlere karşı giriştiği eşitsiz, haksız savaşa ortak olmaktan vazgeçmelidir. Devletin gerçekleştirdiği terör eylemleri ona fırsat da protesto edilmelidir. Kürt ve Türk halkının kardeş olduğu tekrar tekrar her platformda savunmalıdır vurgulanmalı. Gerçek teröristin devlet olduğunu, döne döne anlatmalıyız. Kürt halkının verdiği mücadelenin meşru olduğunu, bıkmadan usanmadan anlatmalıyız. Askere gitme! Savaş suçuna ortak olma! -A.Baran-

Gürkal Gençay