0647 - Kayan Yıldız Şiiri - Onur Bilge

Onur Bilge
1710

ŞİİR


43

TAKİPÇİ

0647 - Kayan Yıldız

Onur BİLGE

“Kayan Yıldız,

Sevgi ile nefret arasında ince, ihtirasla aşk arasında kalın bir çizginin olduğundan bahsedilir. Umut ile isyan arasında tutkulu bir aşkın, mutlulukla hüsran arasında bir vefasızın olduğu iddia edilir. Nefretle saplantı arasında da bencil bir âşığın varlığından söz edilir. Tutku ile saplantıyı, umut ile isyanı, mutluluk ile hüsranı nankörce ayıranın da yine aynı ince çizgi olduğu söylenir.

Benimkisi, umutla isyan arasına boylu boyunca uzanan tutkulu bir aşk… Ya gözden düşmek nasıl bir şey?

Ben senin gözünden düşseydim, çok zarar görmezdim. Enim, boyum, yüksekliğim belliydi önceden… Küçük bir havuzda yüzdürülen kâğıttan yelkenliydim. Daracıktı dünyam… Havuzun üstü kadar…

Ya sen? Ya sen benim için neydin, nerelerdeydin bir bilsen! O kadar muhteşem ve o kadar yükseklerde değildiysen bile ben süslemiştim seni, ben güzelleştirmiştim. Gönlüme sultan eylemiştim. En görkemli saraylarda yaşayan prensesler gibi yaşatıyordum seni orada.

Sen öyle küçücük tepelerde değildin ki! Himalayalar’ın en yüksek noktasındaydın! İşte oradan aşağıya kaydın! Nötr bir değer verilerek hayatımdan silindi kaydın.

Gökyüzünün en parlak, en can alıcı yıldızıydın, ansızın kaydın! Göz açıp kapayıncaya kadar, Kayan Yıldız! Bir anda olupbitti her şey! Ansızın! En kötü şeyler öyle bir anda, apansız olur biter! Kaza bela gibi… Düşme gibi, ölme gibi…

Sen şimdi alakanın bittiği yerdesin. Çöpün kenarına konulan, gözden çıkarılan bir eşya gibisin. Kim alırsa alsın! Kim giyerse giysin! Artık hiç bana ait değilsin! Sen benim nefes alma nedenimken artık hiçbir şeyim değilsin!

Neydi o gözlerinin buz kestiren poyrazı! Nerden buldu zifiri siyahı o berrak bakışların? Başıma ayazı yağdı büyün kışların! Ne zaman kaybetti gözlerin, lacimaviyi tamamlayan mavimsi beyazı? Bu yazı da yan yana, can cana geçirmemiş miydik, mânâda olsa da? Biz dost değimliydik ayla, güneşle, yıldızlarla? Islık çalan rüzgârlarla, ağlayan bulutlarla? Son bakışlar buz kesmiş, donuk, mat… Bir parça umut bırakmamış yüreğimde. Ne varsa silip süpürüp götürmüş, beraberinde…

Ben sana nasıl inanmışım! Nasıl kanmışım! Ne kadar aldanmışım! Kendim gibi sanmışım. Sendeki değerim, senin bendeki değerin gibidir zannetmiştim. Her halin bambaşkaydı. Her huyun farklı… Hiçbir huyunu benzetemiyorum öncekine artık.

Hiçbir çiçeğe, bitkiye, ağaca, hattâ oduna falan da benzetemiyorum yaratılışını! Olsan olsan sahtekâr olabilirsin zaten, hilebaz, asi, kibirli, bencil, yalancı, hain… İşin gücün acındırmadır, dilindeki yalan dolan… Tıynetindeki ihanet! Haydi bari itiraf et!.. "Ben seninle oynadım!” de bari! Lanet!..

Canımdan can isteseydin, hiç düşünmedim verirdim! Ömrümden ömür… Adımı söylesen, ömrüm uzardı. Adını söylesem ruhum doyardı! Şimdi dilime adın değse, nevrim dönüyor, inan ki! Hemen zikre başlıyorum!

Sanki bir kötülük perisi gelmiş, sihirli değneğini yukarıda şöyle bir çevirmiş ve başına usulca değdirmiş, o anda her şey değişmiş! Her şey bir anda tersine dönmüş! Bir anda dünya tersine, bütün nehirler geriye… Baş aşağı gelmiş ormanlar, evler, dağlar, taşlar… Denizler göklere çıkmış.

Denizler göklere çıkmış buhar buhar… Bulut bulut havalanmış, kararmış, semayı kaplamış. Gözlerimden boşanan yaşlar onlardandı. Arada çakan şimşekler kızgınlığım, gök gürültüleri öfkem, yıldırımlar hışmımdandı!

Seni tekrar görebileceğim gün, terhis günüm olacaktı. Cehennemde şafak sayar gibi beklemiştim o anı!

Bende hiçbir duygu az, yarım, kısmi değildir. Tamdır, sathidir. Azıcık sevmek yoktur benim dünyamda. Ya heptir ya da hiçtir! Hep uçlarda dolaştım durdum bu zamana kadar. Onun için bu durumdayım. Hiç akıllıca şey yapamadım hayatımda. Sevdim mi deliler gibi sevdim! Sildim mi iz bırakmadan sildim!

Her hevesim kursağımda kaldı. Kalırsa kalsın! Bütün heveslerim, hayallerim, sevdiklerim, istediklerim… Neyse ki çok uzakta değil, şuramda! “İyi ki de gerçekleşmemiş dileklerim!” diyebilirim belki de…

Bu gece yine seni rüyamda gördüm. Sokağındaydım. Bilmem ki ne zamandan beri oradaydım! Hava alacakaranlıktı. Sisli pusluydu. İnsanlar gelip geçiyorlardı kaldırımlardan. Gözlerim, o eski seni arıyordu. Sen hep yok oluyordun. Hiç mi hiç görünmüyordun.

Perdelerin sımsıkı kapalıydı. Kapın penceren sur olmuş. Sen sır olmuşsun! Hava “Yağdım yağacağım!” diyor. Akşam “Oldum olacağım!” Ben “Gördüm göreceğim!” derken, sabah erkenden uyandım. Baştan aşağıya bir kere daha hayal kırıklığına boyandım!

Ben yandım! Ben yaptım kendime bu kötülüğü! Bilmeyerek değil… Bilerek, isteyerek! Taammüden işledim ben bu cinayeti! Suçluyum!

Onun için kimseye bir şey diyemiyorum. Seni ben yücelttiğim için beni aşağıladın! Seni ben sivrilttiğim için ilk bana battın! İyi yaptın! Söndüm…

Gördüm göreceğimi, yol yakınken... Daha fazla yıpranmadan... Döndüm yönümü Yaratan’a. O en yakınıma… O, sevdiğini beklentisiz ve sevildiğinden çok sevene… O, yarattıklarına sayısız nimet lütfedene… O merhametiyle kuşatana, şefkatiyle sarana…

Sana çok da ihtiyacım kalmadı artık. Geride kaldı, aczimden bir ses bir nefes beklediğim günler, başka bir acizden. Altına sığınmaya çalıştığım kolun kanadın sende kalsın! Sende kalsın, senden ne beklediysem, umduysam!

Güzel anılar olarak kalmıştır, senden o son sözüne kadar ne kadar güzel söz duyduysam. Sana uyduysam, O’nu unuttuysam, Allah affetsin beni!

Kaptan’dan Allah razı olsun! Rotamı doğrultan odur! Onun sayesindedir, şayet yolumu bulduysam!

Keşke bir O’na uysam! Hep O’na uysam!

Rotasız Gemi”

***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 0647

Onur Bilge
Kayıt Tarihi : 27.12.2020 13:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Onur Bilge