05Şiir Yazıcıları Ne Ederler Sevdasız?

Ahmet Yozgat
2011

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

05Şiir Yazıcıları Ne Ederler Sevdasız?

Apostol'la Üç Yüz Yetmiş Dokuzuncu Sayfanın Eki

1/:
Ve ey aşk ve şiir sever ins-ü cin ehli...
Her şey bir akşam üstü başlar,
Yavaşlar zaman,
Azman bir mahlukat,
Belki doru donlu bir at,
Bir çanta dolusu ilham getirir.
İş bununla kalsa iyi vallaha!
Şiirin de esiriği tutar bakarsın,
Deh be dersin gitmez,
Çüş la dersin durmaz,
Katırların inatçı süvarileri gezer satırların altında,
Beyitlerin arkasında devenin kırk yıllık hatırlı kini...
Bilen bilir bunu,
Bilmeyen mıh başı sanır.
***
Herkesin bir şiir söylemesi, nesir gevelemesi,
Ve de bir yoğurt üflemesi vardır,
Ancak alagözlü şahım....
Sade suya güneş bir zebercet balyoz gibi başına iner,
Kıstırıp bir banal kafiyenin çıkmazında arsız mersiyenin.
Vakt olur tamam,
İşte o zaman ah!
Zavallı ve bencileyin şiir yazıcıları ne eder?
Nasıl eder nesre karşı verdikleri savaşta?
Retorik seferberliğinde bilinmez neler olur o son uğraşta?
***
Bir sevdadır ins ve cinin asıl özü,
Her sözü sihir harcıyla harmanlamak,
Maharet kaldırırsa başını düştüğü zilletten ancak,
Ve karanlık bir çukur yerden beni ve kubaşık anılarımızı,
Kapacak bir buz rengi şeffaf ankebut...
Işıklı bir ruh ağacak sihirli söz diyarlarına,
Ve batıracak divitini yeni bir namenin satır aralarına:
“Şahlar şahım ey,
Deruni dilden,
Ve canı gönülden,
Yani şiirin en şavklı ilinden,
Kanımla yazıyorum bu satırları,
Ürkerse ürksün fincancı katırları...”
2/:
İşte böyle bir hikayet ki benimkisi de hayalin sınırında,
Bir yakaza halinde, ebcet ilmiyle:
Son ev bu kez gerçekten alalade karanlık. Şaşkın şimşekler Lombard diyarında. Ve bir anlık... Diyalektik, şıvgın gibi atların topuk altında. Gramer tebdilini şaşırıyor. Kusursuz öfke, kendini beğenmiş Atlantik’i taşırıyor. Lüksemburg suların işgalinde. Ben buradayım. Surların dibinde. Bir naylon çadırda. Bir Çingene kadınının kasığında. Doğuruluyorum. Sonra ala kanımla doğruluyorum. Azametli kaşanalere çağırılıyorum. Mayasızım. Derin şiir teknelerinde yoğuruluyorum.
3/:
İşte böyle bir hikayet ki benimkisi de hayalin arka odasında,
Bir esriklik halinde, cifir ilmiyle:
Çıka geliyor Tarık Cebeli yönünden. Bu arada ve daima olduğunca bizim Apostol’un dişleri ışılıyordu kuzey kutbundan. Çünkü elinde Eva Braun’a ait bir mücevher... Gözleri batmış gitmiş şuaların derununa. Bizimki dedim de anasının damıdır yani. Lüksemburg müksemburg iplediği yoktur yine bu demde. Hatta barbacık: 'Ben sana demiştim.' Diyordu ya. Meğerse o bir azizeymiş.” Üstelik kerametini de göstermiş. Dediğine göre şişko Eva, bu. Şuyu vukuundan da beter. Gel de kızma...
***
Yine al basıyordu şiir lohusası benliğimi,
Ali Cengiz misali köpürüyordum,
Sinirin dehşetengiz atına biniyordum, beynimin binek taşına çekip:
'Lan barba ikiletme de doldur,” tıslıyorum mi notasından.
Ardından re’ye atlıyorum; “Şıradan olsun itin ölümü,”
“Arsız atın ölümü şekersiz şeytan suyundan...'
Ver şu şiir çömleğinden bir dolu,
Yoksa nasıl alırız biz bunca manzum yolu?
***

Ahmet Yozgat
Kayıt Tarihi : 2.1.2011 16:49:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Yozgat