0511 Ceza Şiiri - Onur Bilge

Onur Bilge
1710

ŞİİR


43

TAKİPÇİ

0511 Ceza

Onur BİLGE

“Ceza’m,

Sen benim başıma gelen en güzel şeysin! Allah’ın cezası! Bir yönden mükâfatım, bir yönden azabım… Başımıza gelenler hak ettiklerimizmiş. Ceza, sadece müeyyide demek değilmiş. Aynı zamanda ödül anlamına da geliyormuş. Karşılık demekmiş aslında. Yani hak edilen… Öyle diyor Kaptan. Bu adamın yanında da bir şey konuşulmuyor! Hemen müdahale ediyor! Önceleri daha çok kızıyordum, alıştım artık. Birazcık da hoşuma gitmeye başladı. Mesela:

“Ne talihsizmişim ben yahu!.. Bendeki talih, Kör Salih!” diyorum.

“Öyle deme Necmettin! Şans mans, talih malih diye bir şey yok! Kader var! Yazgı var! Alınyazısı… Kalem yazdı, mürekkep kurudu! Ana plan sabit olduğundan bizim yazgılarımızın da ana hatları asla değişmez. Belki kısmen, duayla Allah’ın izniyle, dilediği kadarı değişebilir. “ diyor.

O da biliyor, yerin göğün kabul etmediği biri olduğumu… Kıtmir bile olamadığımı… Arkalarına takıldığı o imanlı gençler, gidecekleri yere onsuz gitmemişler. Sevdiği kadar ya da değil ama onu sevmişler, önemsemişler, kabullenmişler, aralarına almışlar! Onu Allah bile sevmiş! Korumuş, gözetmiş. Kur’an’da adı geçmiş. Cennete bile girecekmiş!

“İman edenleri sevdi, onları tercih etti, arkalarına düştü, yanlarına sokuldu diye bir köpek bile cenneti hak ediyor da bu insanlara ne oluyor ki isyan içinde cehennemi boylamak için çalışıyorlar!” diyor.

İster istemez düşünüyorum… “Kısmetsiz köpek!” diyorum kendime. Neye göz koyduysam, elimden kaptırdım! Sevdiğim kızlar gitti, anamın evi gitti, dükkânlarım gitti, karım, çocuklarım, param pulum gitti! Arzu ettiklerime ulaşamadığım gibi, edindiklerim de elimden çıktı. Köpek cenneti hak etmiş, ben bir parça dünyalık bile hak edemedim! Ah, aptal kafam!..

Analığım derdi, derdi de ben kulak asmazdım. “Sen adam olmazsın!” derdi. “Kadına kıza güvenme! Gözünün içine baka baka aldatırlar seni, elinde ne varsa yerler bitirirler, ipiğriüllah sipsivri küllah bırakır giderler! Zıpzırlak kalakalırsın ortada! Sen safsın, seni kandırırlar! Gel, ana sözü dinle! Benim dediğim kızı al! Zarar etmezsin! At gibi kız! Kara deve! Vur ne kadar yükün varsa sırtına, taşısın!” derdi.

“İpi pulah sivri külah kaldım ben de böyle!” dediğimde de çokbilmiş Kaptan: “O öyle değil! Onun aslı, ipallah sivri külah…” demişti.

Her nasılsa, neyse… Sadede gelelim… Ne kadar nasipsiz bir insanmışım! Hep dışlandım, itelendim, atı alan Üsküdar’a geçti, ben olduğum yerde kalakaldım! Arkalarından şapşal şapşal bakakaldım!

“Hangimiz yapayalnız değiliz? Hepimiz birer zavallıyız aslında. İnsan, Allah’ın varlığıyla var ve güçlü. O dayanağı alıverince, bitter o zaman! Onun için Necmettin, iman iman, yine iman! Onu muhafazaya bak! Bırak şu kadın kız işlerini! “Allah!..” de!” diyor bana akıl hocam, sırdaşım.

Elinde bir tespih, akşama kadar zikir çekiyor. Diyorum ki: “Abi, ne var bu kadar tekrarlayacak? Bir kere de, yürekten de, tamam! Bir kere dedin de Allah duymadı mı! Antikasın ha!”

“Anlarsın vakti saati gelince, Necmettin! Sen de anlarsın! “Ayşe!” dersin duyuramazsın, “Fatma!” dersin duyuramazsın, sen de “Allah!” demeye başlarsın!”

“Canım yanınca diyorum zaten!”

“Canını yakan da O! Tedavi edecek olan da O! Bu ara sokaklara biz de çok girdik çıktık, çok daldık çıkmaz sokaklara, perperişan geri döndük! Ana cadde selamet! Ana cadde emin! En kestirme yol, abidlerin, zakirlerin yolu…”

“Ben herkesi çok seviyorum abi. Bende deli deli bir sevgi var! Kalbim aşırı sevgi dolu! Hak edene de etmeyene de... Beni aptal yerine koyduracak kadar!”

“İyi de… Fazla abartıyoruz onları da sevgiyi de... Sevmek her insanın harcı değil. Allah vergisi... Sevgi tutkal... İnsanları birbirine bağlayan o! Onu aradan kaldırınca insanlar darmadağın olur! Toplum perişan... Temelde Allah aşkı olmalı! Gövdedir o! Diğerleri dal, yaprak, filiz... Allah’ı bilmeyen kulu bilir mi! En değerli sevgi, nefsi olanlar değil, Allah için sevmek... Beklentisiz... İçine hiç bir çıkar karışmamış... Öyle sevebiliyor musun? Ondan haber ver!”

“Karşılık beklemeden sevebilmeyi başarabildiğimi sanıyorum ama…”

“Aması var işte! Değil mi? Biz, bütün kalbimizle severiz, güneş gibi yayarız sevdiğimizin üzerine sevgimizi, ışın ışın... Biraz fazla sıcak gelir bazısına, yanar, şikâyete başlar... Yine güneş gibi toplarız, dağıttıklarımızı, çekilir gideriz, dağların ardına... Tekrar doğarız bir başka güne... Yayacak yer ararız, duygularımızı, son nefese kadar ama bana hak edecek olanı göster!”

“Yani şimdi sen, bu yaşında, karşına sevgini hak edecek birisi çıksa sever misin? Âşık olur musun yani?”

“Neden olmasın! Aşkın yaşı mı var! Bazen farkına bile varmaz insan, duymaya başladığı sıcaklığın. Yavaş yavaş artar ısısı sevginin... Fark ettiğimizde, iş işten çoktan geçmiştir! Dikilir güneş gibi tan tepeye, yakar ha yakar, aşkın öğle vakti… Fakat çok fazla oyalanamaz orada, yavaş yavaş kayar gün batımına doğru... Dünyevi sevgiler, günler gibidir. Oysa Allah aşkı öyle midir ya! Bir sonsuz dağa tırmanır gibidir... Ne kadar seversek sevelim, şikâyetsiz ve üstelik karşılığını alarak artar da artar… Asla rampayı dönmez! O dağın doruğuna ulaşmaya insanın ömrü yetmez! Hiçbir Allah âşığı o dağın arkasına geçememiştir. Geri dönen olmuş mudur? Çok olmuştur! Allah şaşırtmasın! Kayma tehlikesi her zaman vardır, Allah muhafaza etsin cümlemizi! Daima tırmananlardan eylesin! Amin!..”

“Ben, belli başlı iki defa ölürcesine sevdim, ömrüm boyunca. Hep tek bir kişi olmuştur benim için ve onu tüm insanların üstüne koymuşumdur. Kıyasıya sevmişimdir onu! Şiirler yazmışımdır adına, türlü türlü anlatmışımdır sevgimi, ona da yaşatmaya çalışmışımdır ana ne yazık ki hep geç kalmış, yoksulluğumdan ve beceriksizliğimden başkasına kaptırmışımdır!”

“Mecazi aşklara takılı kalmışsın sen. Benim de öyle bir aşkım olmuştu fi tarihinde. Bazen Azrail’im dedim ona... Bazen benimle hiç konuşmamasından şikâyet ederdim, düşman kesilirdim adeta! Allah aşkı öyle mi ya! Anamızı babamızı, eşimizi, evladımızı alır, yine de gönüllerimizin başköşesindeki yerinde kalır, hiç eksilmez O’nun aşkı! Süfli sevgilerde, kendi yaratır, kendi tapar insan.

Bazen deli gibi seviyordum, bazen çılgınca nefret ediyordum ondan! Aşkla nefret yarış halindeydi içimde. Zaman zaman biri diğerini geçiyordu ama sonunda nefretim, aşkımın ikindi gölgesi halini aldı ve yarışı açık ara farkla kazandı. Üzülüyor, bir sağa bir sola vuruyor, çırpınıyordum aşkımın ıstırabından ama yine de yaşamaktan usanmıyordum onu hayal dünyamda ve acımsı bir mutluluğun tadını almaya devam ediyordum, oburca…

Hayalle gerçek arasında bir hal vardı sadece... Hali yaşayamadım hiç, doya doya… Yaşadığım hayal de gerçek gibi maziye gitti ve aralarında hiçbir fark kalmadı. Yaşadığım gerçekler de, yaşamış gibi hissettiğim hülyalar da yalan oldu. Bir de biz, gururlu insanlarız. Birisinin aşkından ölsek bile, o da bize âşık olsa bile asla konuşmaz, hislerimizi söylemeyiz! Belki de sunduğumuzda buharlaşacak, kaybolacak gibi gelir, yaşasın isteriz. Ondan içimizde yoğurur dururuz, yıllarca... Bizim hedefimiz de yoktur, cinsellikle işimiz de... Duygularımız dörtnaladır, cinsellik bayağıdır ve çok gerilerde kalır.”

“Bende de aynı hadise, abi… Kronik vaka…”

“En tehlikelisi, sevmek değil, yaratıp tapmak... Öylesine ki şirk yapacağım korkusu kaplardı içimi!
Kaçmak isterdim o duygulardan! Kendimden kaçmak... Ben de bir şeyler karalardım o vakitler… Şiir denir mi bilmem. Destan kabilinden… Yazardım yazardım, bitmezdi! Bir amansız mücadele sergilenmiştir yazdıklarımda, nefsimle... Çok arkadan gelir, cinsellik… Dedim ya, nal mıh toplayarak…”

“Güzeli, o büyüleyici güzelliği yaratan kim? O değil mi?”

“Sevgiyi de, sevgiliyi de, sevecek gönlü de yaratan O’dur ama iki cihanda da mutlu olmak istiyorsan, bütün engel ve de çengel olan sevgilere rağmen en çok ama en çok O’nu ve Resulümü sevecek, gösterilen doğru yolda yürüyeceksin! Hürsün! Karar senin!”

İşte Ceza’m, Kaptan denen illet, böyle bir illet! İster kabul et, ister reddet! O da ayrı bir ceza bana! İkiniz de madalyonlar gibisiniz. Yazınız da var turanız da…

Bir yüzünüz nimet, bir yüzünüz eziyet! Benimkiyse apaçık zillet!

Haydi, artık bir telefon et! Davet et!

Kısmetsiz Köpek”

***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 0511

Onur Bilge
Kayıt Tarihi : 2.11.2017 06:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Onur Bilge