05 Polarisi Gösteren Manyetik Parmak

Ahmet Yozgat
2011

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

05 Polarisi Gösteren Manyetik Parmak

Apostol'la Bin Altı Yüz Birinci Sayfaya Dibace

1/:
Şehbenderim,
Sanadır bu yazılanlar her devirde,
Mesela Nebelungen destanının haşiyesinde...
Duy ve inan yüreğinin diğer yarısına,
Zorlayarak da olsa tüm duygularını ay yar...
Anlıyor musun senin ilk sözcüklerinle konuşan dili,
Bidayette kendi konuştuğun lisanını ya da Baalbek’de.
Şimdi tara saçlarını mülki coğrafyalardan yana,
Ve bir dilek tut zaman çeşmesinin sularına banarak,
Her daim polarisi gösteren manyetik parmağını.
Darağacındaki son anının üstüne Yasin okut,
Kuşlar gibi özgürlüğe aşık ol hiç bilmeden,
Eğer ki konacaksan düşlerinin düzüne çırp kanatlarını,
Ama onca özgürlüğün saçaklarına yalnız sen konamazsın,
Bin bir gecede anka, Süleyman’da hüdhüd olsan da...
Belki yanıbaşında bir başka turaç...
Ha? ... Ne dersin?
Bana benzeyen güvercinler uçarsa yörüngende,
Suçlama bulutları sel getiren yağmurların ardından...
Ben özüm gibi bilirim ki,
Gökyüzünün mavimtırak dili barışa sadakatle bağlıdır,
Ak elleri dosttur her zaman yakın yıldızların,
Allah seni inandırsın...
Ancak uzaklardaki güneşler ne düşünür insan üstüne?
Bilemem. Daha tanışmadı yüreğim hiç birisiyle...
Tiryaki tuzaklar vadilerin suskunluğuna kurulur,
Suların üzerine burulur girdapları ıslak öfkenin,
Ve her şey kuşlar içindir bulutlarla arz arasında,
Dikenli bir tel gerilirse ay’dan Ağrı dağına,
Nasıl ulaşırız yüreğin hududundan birbirimize?
Hep bunu düşünürüm...
Bir cevşen askısı çizer kalbimin açıortay sınırını,
Sınırda bir gönül göğünür,
Bir Mecnun dövünür saçı yellerde...
Haydi arala ayalarını be mirzam umuduna,
Kelimelerin çığlıklarıdır duaların gizli dili,
Hançerenden çıkan her nefes bin bir ses olursa şahım,
Dinleyenin ivmelenir türkünü...
2/:
Derim ki bu da kabulse mirzadem,
Geçelim mi sen ne dersin tarihi Yozgati’ye?
Bir kristal hikayete dalalım. Alalım hayal tarihinden dört on altılık bir allegratto... Otto bir Alleman derebeyi ki az ötesinde Galya’nın. Onun ve diğerlerinin canı da içmek istiyordu anlaşılan benim gibi kevseri şiir. Kibir Napolyon’a hastı ya... O da bizim Apostol'un zıbarıklar hanesinin yolunu sürüyordu Otto peşinde. Yarı yolda rastladığı bir Kılıçaslan... Ardından bie Eyyubi... Ve ölüm kararlarını adrese teslim eden posta dağıtıcısı. Onun üniformasına bakıp polis sanarak kaçıyordu Latin çapulcuları. Postacı bu sonuçta adresler şahı. Veriyordu Apostol’un eşkalini Otto’ya. Bin süvari, bin yaya... Dayanıyordu kapıya. Yine iş düşüyordu ben yoksula...
'Lan barba ikiletme de doldur,” diyordum.
Kuzey şırasından olsun töton itin ölümü,
Kadana atın ölümü şeytan suyundan...'
Kadehime doldurduğum bir zırh, üç beş kılıç kırığı,
Ve hayal satıcı firavunların artığı Süveyş suyu,
Kırmızı piramit kiremitleriydi...
Ve ey şiir ve aşk sever agamoğulları...
Böyle bir hikayetti benimkisi de işte,
Ardından kevser içmeye ve gazel yazmaya duruyordum,
Şiir burada tek teskiniyetti...

Ahmet Yozgat
Kayıt Tarihi : 8.10.2006 10:33:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Yozgat