05 Masal Gibi Bir Aynadaydı Aşkın Sureti

Ahmet Yozgat
2011

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

05 Masal Gibi Bir Aynadaydı Aşkın Sureti

Apostol'la Doksan Birinci Buçuk Sayfa Dibacesi

1/:
Ve ey şiirsever ademoğulları...
Kadehime kahrımı doldurdum sonra öfkeyle,
Ardından içmeye ve yazmaya durdum....
Böyle bir hikayet benimkisi:
Cam kırığı tarihini yaşıyordu zaman. Kara donlu bir cizvit keşişinin karanlık muhayyilesindeydi aşk. Ve onun iliğe işleyen soğuk manastırındaki izbe odasında gizlenen kaçak sabaha karşısı gibi ölümü bürünmüş bir meyhanedeydim. Apostol gidisi savaşların envanterini çıkarıyordu. Sonra çerileri büküp büküp krallara sahte galebe çekirdeği külahı yapıyordu. Bu haliyle evde kalık hamarat kızlar misaliydi. Akşamsa eski bir şarap gibi çöküyordu kadehlerin dibine safi tortu olarak. Oturmuştum fıçıların en vereğen yerine ve içiyordum. Bütün kutsal anaların gözü seğiriyordu. Meyhanenin irinle karışık sütlerini akıtıyordum kuburlara. Şiirleri fermante ediyordum boş kalan kazanlarda. Ardından iştahım kabarıyordu. Seni ve anılarımızı içiyordum anasını satıyım.
***
Ve ey şiirsever ademoğulları...
Köhne bir yaşam sonuydu izlenenler. Sıradan çapulcular taşınıyordu içeri. Ve batakhane yaratıklarının en irisi homur homurdu. Günbatısı köşedeki tarih sayfasında sırlı ve masal gibi bir aynaydı karşımdaki. Yaramaz bir sureti seyrediyordum. O da içiyordu. Benim gibi... Yaşadığı her şeyin sanal siluetini koyuyordu kasesine. Vicdanı karşısındaydı. Tarihi gılmanın elli beşinci sayfasının kıyıcığına kan ilişiyordu. Ağzında kalan yıldız kırıklarını bileğine siliyordu arada sırada sarhoş bir İskender. Nabzı kesiliyordu zamansız. Ve merhaba son dem... Ağıtçılar üşüşüyordu çevresine. Sonrası malum... İçim kabarıyordu birden. Ve...
***
'Lan barba ikiletme de doldur,
Şıradan olsun itin ölümü,
Atın ölümü şeytan suyundan...'
İlk kez tanıdığım bir fenikeli Baal üstüne yemin ediyordu tısıl tısıl. Ve de hannibal sandığım biri kılıcına davranıyordu hışırdatarak. Ve şimşek misali bir Jül Sezar vuruşması. Fillerin hortumundan sızan bir karışlık salya ile dikiyordu bilek kesiğini bir cerrah çabukluğuyla kartacalı. Ama nedense iğneler kırgın ibrişimler üzgündü. Birer birer kırılıyordu kırgınlığıyla çelik çiviler, kopu kopuveriyordu dolunay ışınları. Minnacık bir kuantum fiziğe küfrediyordu, oysa masanın üstü silme tarih bilgisiydi. Damarlı gürgen ülkenin bir yanı atilla'nın öğüdü, diğer yanı cebabir sütüydü... Müseyleme diye biri bana bakıp bakıp kezzap üretiyordu belki içerim diye... İtiyordum elimle.
2/:
Kadehime kahrımı doldurdum sonra şahım öfkeyle...
Ardından içmeye ve yazmaya durdum.
Ama hız, hıza eş değilse,
Bana kendi sahrama diz üstü düşmek kalırdı bu alemde...
Bedenimi el alırdı, yüreğimi yel...
Şiir tutup kaldırırdı yerden beni,
Ancak ruhumu alırdı.

Ahmet Yozgat
Kayıt Tarihi : 5.8.2006 08:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Yozgat