Apostol'la Atmış İkinci Sayfanın Kaynakçası
1/:
Yürek korkar,
Aşk yürek sahilinde derinleşiyorsa aniden,
Ben de korkarım,
Ve çeviririm pusulamı steplerin serseri özgürlüğüne.
Yani mirşahım,
Kırların çiçekleri nedense yabani kokar,
Ölüdür sevdayı, cevval zamanı durduran saat,
Ol nedenle koşar at, eşinir ibis kuşu,
Huşu ise sufinin içrek yolculuğudur.
Bizim dışımızda yaşayanlarsa durdu sanır yüreğimizi,
Tanısaydılar bizi...
Aslında biz de tanımayız ya kendimizi,
Çıkmışsak aşk ve ışk’ın peşinde dipsiz bir maceraya...
***
Bu hangi zaman?
Ya biz kimleriz dememiz yadırganmasın,
Saat kaç mirzam?
Yasak aşkın saatinin sarkacı bulutlardan sarkandır,
Bu nedenle her birim zamanda yağmur,
Ve incecik bir kum yağar alt hazneye.
Üst haznede yer tutan mezatta anılardır,
Panayır araması bundandır bezirgan başlarının.
Elimizde kalan her şey satılıksa,
Vay haline kapitalin be mirzam,
Uzak bir ülkededir dediğin ziyan da yürür,
Ve ulaşır katarların kara gölgelerinde,
İntihar komandoları yer tutar şimdi yerel panayırlarda,
Gözlerini silen el, kendini kirletirmiş bilmedik,
Farkına varmazlığımız vurdumduymazlığımızdanmış.
Kararan zamanlar hüzün ve ağıt taşırmış...
Akşamların derdi büyük olurmuş, büyük başlar misali,
Her şeyden biraz tatmalıymış dil dediğin.
Tatmalı ve şahsi gazelini söylemeliymiş...
Eğer sıkılıyorsan yabancı kalıp aşkın meclisinde,
Öyle bir diyardasındır ki şaşkınlığın ardından,
Kendi çizdiğin yüzün bile yabancı gelir sana,
Haydi konuşsana...
2/:
Eğer ki kabulse mirzadem,
Geçelim mi şu bizim tarihi Yozgati’ye?
Şöyle bir hikayet demiştik ya bizimkisi de işte.
Ve ey aşk ve şiir sever ins ve cin ehli...
Saldıranlar kimdi? Ya bu gaddareleri bileyleyen bileyci? ... Neci? Nereli? Bilmeli bunları bıçak ehli. Ve tehlikeli köpekleri tutup tutup itlaf ediyorlardı cebeciler. Şehremininin büyükşehir hacmince. Gece kara başlıyordu. Kapkara bitiyordu Anemas zindanlarında. Kommenoslar da, Osmanzadeler de aynı kader üzreydiler. İstanbul’un acımasız ellerindeydiler. Sonra kızıyordu bir Yavuz adam. Tam silahının namlusuyla korkutup kaçırtıyordu ki Bozok Celalilerini. Yüreğini zatülcenbe kaptırıyordu. Ve o da düşüyordu tezgahı Apostol’a. Kalkın ayağa lan vandallar. Bu gelenler Osmanlılar. Destur sultanım! Bu gazelname size. Kadehime doldurduğumsa arta kalan birkaç kırıntı Nedim’den. Son uğraşta salladığım cenbelle ise ta Yemenli bir demirciden. Asırlık yorgunluğumdan artan alın terimdir bu da. Zırnık kalmamış kupada...
***
'Lan barba ikiletme de doldur,
Şıradan olsun itin ölümü, atın ölümü şeytan suyundan...'
Diyorum ya yolun ve metnin sonunda...
Ardından kevser içmeye geliyor sıra,
Ve bir başka gazeli yazmaya duruyorum.
Çünkü şiir burada tek ilaçtır hasta ruhlara.
***
Böyle bir hikayet benimkisi de işte.
Ey şiir ve aşk sever ammaroğulları,
Yani sivri sineğin saz çalması misali,
“Ebedi (ruhumun) üstünde inlemeli...”
Kayıt Tarihi : 8.10.2006 10:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!