05 Hayal Satıcılarında Haraç Mezat Aşk

Ahmet Yozgat
2011

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

05 Hayal Satıcılarında Haraç Mezat Aşk

Apostol'la Beşinci Sayfa Dibacesi

1/:
Şahım, şahbazım...
Sanadır yazılan şehinşahım,
***
Topluyorsan eteklerini aşk tepelerinin,
Yüreğini hayallerinin sarışın yönünü çevir,
Hasat et uysal gerdek gecelerini.
Tınazlarını savur derdiğin yıllık anılarının,
Ayır tanelerini mutluluk anlarının.
Mirzam hani ya,
Kanını serpersin ya içindeki özgür yangına,
Su olsun diye mi,
Yoksa benzin mi bilmem...
Ama ta yüreğimden söylüyorum ki,
Yangın sönsün diye ise razı değilim şahım.
Çünkü çok zamanlar geçmiş zeminsiz güzergahlardan,
Ve masal güneşleri yakalı kandillerini tam bin bir gece,
Zamansız mekanlardan şeffaf atlılar geçeli,
Devirler devrilmiş sırat üstünden...
Artık boşuna çağırma yardıma, gidenleri be şahım,
Zira kristal köprüleri attı süvaribaşı,
Gemileri ateşledi kaptanıderya Tarık.
Arkanda kalan gölgeni ayırma ki yanından mirzam,
Issız geçitlerde korkun azalsın.
Kalmasın evladü iyaline,
Ne varsa acı üstüne...
2/:
Kadehime doldurduğum sihirli iksir,
Cengaverlerin nal izlerinde biriken yıldız gözü,
Ve lahuti yağmurlardı ilk baharın ardından,
Hayal satıcılarında haraç mezat alarak rüyalarımızı,
Atlarımızı bedeviler diyarına koşturmadayız.
Firavunların piramit kiremitleri ise,
Güneşte kafamızı soktuğumuz saçak altları...
***
Eğer ki bu da kabulse mirzadem,
Geçelim mi tarihi Yozgati’ye bir sayfa daha devirerek?
3/:
Ve ey aşk ve şiir sever ins ile cin ehli...
İşte böyle bir hikayettir ki benimkisi de transhayal:
Dört başı mamur... Dört köşesi rüya deryası. Zamanın hası şimdi yaşanandı. Andı saadet içre... Tarihin tarih olduğu yerdeydim o devirde. Acul bir Mısırlı neccarın mezar kokan elleriyle yalnızdım. Ve aklına estikçe uçan bir masal seccadesini izliyordum. Fırat’ın kirli suyunu bürünmüştüm Samara’da boy abdestimde. Serseri askerlerin dadandığı bir meyhanedeydim. Bihaberdim az sonra tüm olacaklardan. Bu uçan seccadeye karşın uçamayan on binlerce halı dokuyordu bedevi kızları. Yıldızları nakşedip gökyüzüne... Mavi gözüne yansıyordu yakın doğu, uzak batının. Ve Napolyon adisi saatlerce yürüyordu ters akan bir ırmak bulup kıyısına su dökmek için. Tekmil ordusu diz kapaklarına kadar ıslanıyordu oysa. Islanan yeri yalnızca Mısır'dan çaldığı piramit tuğlaları olmuyordu o şerefsiz ve hırsız arkeologun. Ulusların geçmişleri de talandı.
'Lan barba ikiletme de doldur,”demeyip de ne yapabilirdim ki?
“Şıradan olsun itin ölümü,
Atın ölümü şeytan suyundan...'
4/:
Ve ey şiir sever naif ademoğulları...
Böyle bir hikayetti benimkisi herhangi bir tarihte:
Poşusunun İtalya'ya denk gelen yeri de teröre bulaşmış oluyordu. Habeşistan'dan kaçan mülteci buhar o bölgeyi ıpıslak yapıyordu. 'Daha bir bedeviye rastlayamadım.' diye geçiriyordu içinden Arabistan'ın sarışın şeytanı. Planı ölüm üstüneydi. Kastı neydi anlamış değildim...

Ahmet Yozgat
Kayıt Tarihi : 8.10.2006 10:32:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Yozgat