05 En Yakın Ufuklarla Akrabalığımız

Ahmet Yozgat
2011

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

05 En Yakın Ufuklarla Akrabalığımız

Apostol'la Ellinci Sayfaya Derkenar

1/:
Işığın ve aşkın rahmindeyiz şahım,
Mütereddid ve olabildiğince şaşkın,
Ya da konuğuz sayalım ki bu gece Mesnevide...
Evrenin ellerinde bir kaç adet yıldız gözü,
İzleyecek semadar aranmada umut ile.
***
Gece yorucu bir halaydır bizim için bu kertede,
Ve bir şah beyittir karşıdan karşıya özlemle ünlememiz,
Yani dağlar olmasa arada bir yerlerde,
En yakın ufuklarla akrabalığımız,
Yıldızlarla komşuluğumuz nispetinde olacak ancak,
Ki o dağlar aslında birer hörgüçtür süvarilere,
Mayaların sırtında olmasa da bilirler yolu,
Önümüzde bir kitap gibi açılır geçitler,
Bitap düşme zamanı geçilir bir başka sayfaya.
Zamandır bizi yeden şahsüvar,
Her sabaha karşılarda olur özlemin yenilenmesi...
***
Şimdi diyorum şahım,
Çınar rahlelerin dibi ne kadar hikmetlidir kim bilir?
Ya da lalaların dizi dibinde bilgelik bellemenin,
Kız oğlan kızlar gibi tadı var ya,
Odur belki de özlediğimiz, kendimiz yani.
***
Şelaleler akar ya şahım hece hece şiirden,
Dörtlük diplerinden harlar ya imge kaynakları hani,
Işıktan kör olur ya cehaletin katarak bozluğundaki gözü,
Ve çağlayanlar dökülür ya fezanın karanlığına,
Ve ya gezegenlerin sisli ellerine,
Şu dağların ense köküne,
Önümüzde uzanan yol üstlerine,
Yürümek düşer bize de artık,
Her kapaklandığımızda diz üstümüze...
2/:
Yani ey şiir sever mason biraderlerim...
Böyle bir hikayettir benimkisi de işte,
Zamanın herhangi bir yerinde masalsı bir tarihte:
O halde... Susun ve dinleyin meyhaneyi. Ya da ben aktarayım. Ne dersiniz? İçeri bildiğiniz gibi işte. En köşede padişahımız efendimiz. Onun yanıbaşında... İbrikçiler, kapıcılar, peşkirciler, hamamcılar, baltacılar, macuncular, kemankeşler, musikişinaslar, tespihçiler, seccadeciler, harem ağaları, gözdeler, hasekiler ve... Sadrazamlar bittabi. Öfkeliydiler. Dişlerinin arasından tıslar gibiydi sadrazamlar. Ve inadına sövüyorlardı beylerbeyleri. Cüneydoğlu isyan yarışındaymış meğerse. Başında bir yeşil bühtan... Mintan yırtıktı. Ama kaskı geriye kaykıktı. Böyle olurdu genelde Celali nesli. Susun lan yaramazlar bir sonraki padişahımız efendimiz de girdi içeri. Yedi kulede boğmuşlar onu da. Daha da gençmiş zavallı. Vah vicdansız Kara Aliler...
3/:
Ve ey aşk ve şiir sever ins-ü cin ehli...
İşte böyle bir hikayettir ki benimkisi ham hayal:
Bu arada Apostol’u anımsatayım. Barbacık iş üstünde. Ölmüş savaşçıları büküp büküp aristokratlara mavi kan damarı yapıyordu.
Şiirlik bir hava yoktu. Genç Osman türküsü söylenmişti zaten. Bense şimdilik içiyordum anasını satıyım.
Kadehime doldurduğum kafası dumanlı,
Ve yüreği buhranlı hatıralarımdı...
***
Ve ey şiir ve aşk sever ademoğulları...
Böyle bir hikayetti benimkisi de işte,
Bu deyişte kendime yandım,
Ve bir Mavera-ün ozana abandım,
İçtim ve yazdım...
***
'Lan Barba,” demdeydim her kupa bitiminde,
“İkiletme de doldur!
Çıldırtan şıradan olsun itin ölümü,
Rahvan atın ölümü ise şeytan suyundan...'
Ne çıkar?

Ahmet Yozgat
Kayıt Tarihi : 16.8.2006 07:51:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Yozgat