05 Bir Koygun Sevdanın Metalik Çapaları

Ahmet Yozgat
2011

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

05 Bir Koygun Sevdanın Metalik Çapaları

Apostol'la Doksan Beşinci Sayfanın Kaynakçası
1/:
Sanadır yazılanlar ey şehinşahım...
Kara bir kaderin aklanma devinimiydi yolculuğumuz,
Yırtık yelkenlerin gölgesi yarım olurmuş,
Öğrendik sergüzeştin bin birinci gününde.
Şimdi ise bir başka milenyumun arifesindeyiz,...
***
Dibe dibe vuruyor,
Bir koygun sevdanın metalik çapaları,
Su yutuyor arzın naralarını sabırla.
Sessiz ortaçağlar açılıyor maharetli çilingirler eliyle,
Oysa miftahların da bir dili varmış.
***
Suskunluğun damlalarına binermiş kimi zaman da aşklar,
Şimdi ise meşrebin haşrolma vakti türbülanslarla,
Ol sebeple biniyor martı kuşları hırçın yağmurlara,
Gölgeler saklanıyor kara kervanların ayak izine,
Dev kromozomlu dalgaların acımasızlığına,
Korsan ganimetleri doğranıyor yürek parçalayarak.
Çiçekler can çekişe çekişe doğuyor,
Hülyamızdan kaçıyor hevenk hevenk mart mevsimi,
Ve de ak kefenini bürünmüş zirvelerin ölçüsüz öfkesinden.
***
Devriliyor senden yana bir gregoryen yaprağı,
İlk baharın teninden yeni bir bahar doğuyor,
Gökyüzünde bir katar daha şahım can cana,
Ve günbatımına sarkıyor gurubun oyundaşları,
Hani akar ya bulutlar, ayrılığın sisli vaktine,
İşte öyle ve bencileyin...
***
Islıklar çalansa anılarımızdır pınar başlarında,
Musonik rüzgarlar kadar kadimdir nefes alışımız,
Ve Çinhindi melodilerini mırıldanışımız.
Ancak öyle bir vilayete uzar ki yolculuğu kozmik adamın,
Bilinmez ne sahicidir?
Ya da kim gerçektir burada?
Hendesik bir sırlı hesaptır Pisagor’dan bu yana.
2/:
Böyle bir hikayet benimkisi de işte.
Kadehime bakma vaktimdi. Ve boştu beyit araları. Şiirin de bir ömrü olmalıydı. Vardı da. Bu yüzden her şey ruhuma doldurduğum kadardı. Mersiyemi saran omurilik karakolumun sarsak kızlarının korkularıydı. Bir de mezar küfü ve güzelavradotu tütsüsü...
Böyle bir hikayet benimkisi de hepi topu:
Öz tarihin gizli bir arenasında kapıkulları... Ve bir roma arenasında gladya tutsakları... Onları eğitip eğitip ölümcül makineler haline getiren savaş sektörü iş başında. Cenk oyunları belletmeninin defne yapraklarıyla süslü harmanisi rüzgardaydı. Bense geçmiş yaşantımı bir sako gibi bürünmüştüm. Apost’ta meyhanedeydim. Devrim ekimini yaşıyordu sanırım. Çünkü mevsimlerden buğdaydı. O anda bir aralık buluyordu tarih. Ruhuma sızıyordu.
***
Bir buğday başağı uyanıyordu merak yurdunda,
Şiirin dudu dilli kimyasında ise,
Bir sentez, bir mistik sentez ki sormayın,
Ey ilham kurban,
Bilirim gelişin habersizdir kozmik alemden,
Ama gidişin düğün dernek ve halayla,
Ve ekerek salkım saçak mersiyeleri,
Mezar ve çölün manzum yüzlü mazlum toprağına,
Aha şimdi olduğunca:
'Lan barba ikiletme de doldur,” diyordum ya usulca,
Aralanıyordu sırlı alemlerin nurlu kapısı,
Mey evi alabildiğince can ve cin...
“Şıradan olsun gladyatör itin ölümü,
Bolşevik atın ölümü şeytan suyundan...'
Şiir de böyle bitmezse nasıl biterdi hani?
Bilen ya şimdi söylesin bildiğini,
Ya da sussun diğer devrimin şafağına kadar...

Ahmet Yozgat
Kayıt Tarihi : 8.10.2006 09:40:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Yozgat