Onur BİLGE
Define Marko Paşa’yı geçmeye azmetmiş gibiydi. Sıkıntı veya öfkeyle gelip, laf arasında bir punduna getirerek dertlerini anlatanlar o kadar çoğaldı ki! İçlerinde, eşlerinden yakınan kişiler de vardı. Erkekler, hanımlarıyla ilgili sorunları üstü kapalı geçtikleri halde kocalarından şikâyetçi olan kadınlar, sorunlarını anlata anlata bitiremiyorlardı. Anneleriyle geçinemeyen genç kızlar, babalarıyla kavgalı genç erkekler, komşularıyla dargın olanlar, kardeşleriyle sürtüşmekte olanların arasında en eğlencelisi gelin kaynana kapışmasıydı. Diğerleri,  bazen saatlerce anlatarak Define’yi yorup, bizi usandırırken, arkası yarın gibi sürüp giden trajik gelin kaynana maceraları, aktarılırken komediye dönüşüveriyordu.
Dede, usanmadığını söylüyor, hayır için yapmakta olduğu bu işi sabırla sürdürüyordu. Omuzları düşük, kaşları çatık, ağlamaklı bir vaziyette veya öfkeden kıpkırmızı bir suratla, burunlarından soluyarak bir hışımla Virane’nin kapısından girenler, onun sükûneti, küçücük gömük gözlerinin sevecen bakışları ve yumuşacık ses tonuyla yaptığı telkinlerle ferahlamaya başlıyor ve iyice rahatlamadan ayrılmak istemiyorlardı.
Define, eğer elinde işi yoksa onları ayakta karşılıyor, bir yer gösteriyor, başı kalabalıksa farklı masalara alarak sıraya diziyordu. Seanslar halinde yapmakta olduğu terapi, periyodik şekilde günlerce ya da aylarca sürebiliyordu.
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta