043-Kırşehir–Boztepe-Karacaören 4

Bekir Özcan
457

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

043-Kırşehir–Boztepe-Karacaören 4

Karacaören’den Hatıralar

Ağın dağının başında oturup dinlendim
Karacaören ovasına şöyle bir göz gezdirdim

Kekecin İbrahim’le Çapar Osman’ın Sali’nin
Etrafa dağılmış sığır sürüsünü gördüm

Damlacık mağarasına girdim
Damlayan suların sesini dinledim

Sulanmış mevsimin son karını yedim
Pekmeze kar karıştırıp yiyenleri gördüm

Çömçür’ün başına vardım
Tereliyi seyir etmeye daldım

Kıtel Ali ile topal Rızanın
Eşek danası ile at sürülerini gördüm

Güney dağının tepesinde
Baktım Çömçür deresine

Çalım Ahmet’le, Gogu’nun
Koyun sürülerini gördüm

Topakdaşa doğru yöneldim
Daşladik düzlüğüne geldim

Eşeklere saman çuvalı yüklemiş
Kırşehir’e giden Karacaören’lileri gördüm

Atike Hasanın bağına vardım
Yaylaya doğru yürümeye başladım

Kumbağ yoluna doğru baktım
Bekçi deli Ali ile Hamoyu gördüm

Yayladan, Kozulca’dan indim Ağacalıya
Hasretle su içtim oh! çekerek kana, kana

At arabasıyla Dalakçıya
Kırım Osman’a gidenleri gördüm

Kestirme yoldan geldim Çatal kaya’ya
Çıktım oradan bizim meşhur Hacı bayıra

Top oynayan arkadaşları kovalayan
Şevket çavuşun Mehmet’i gördüm

Aşılak, Gül kayası, kuyunun deresiyle
Geldim Karacaören’in girişine

Mızrak kuyusunun başında
Su çekip hayvan sulayanları gördüm

Kadınlar yukarı pınarın başında
Çıkmış su sırası için bir kavga

Tutuşmuşlar saç, saça; baş, başa
Kırılan desti, boccaları gördüm

Bal Mehmet’in kuyusunun başında
Toplanmış mahalleli halka, halka

Kuyunun içinde dediler kör Musa
Âmâ haliyle kova çıkartırken gördüm

Karacaören halkının en sessizi
Koyu gölgelerin meşhur bekçisi

Kasabanın sanki canlı bir heykeli
Büst gibi duran köye küsü gördüm

Tarihi ilkokulun girdim bahçesine
Tüm arkadaşlarla görüştüm sevinçle

Kaçıyordu çocuklar öğretmenleriyle
Kızınca okulu taşlayan Eziyi gördüm

Cemal dayımın dükkânına vardım
İki buçuk kuruşa tek kurabiye aldım

Düven taşı ile sigara yakan
Çok ihtiyarlamış güdüğü gördüm

Köyün ortasında durak yerindeyim
Ortalık olmuş toz duman seyretmekteyim

Saman doldurmuş ceplerine
Küllemec oynarken Gogu’yu gördüm

Gittim Fedaker’in kahvehanesine
Değme gitsin can köylümün neşesine

Hacı Rıza’nın Cemal’in, Hötük ile
Bitmeyen tavla oynayışını gördüm

Muhabbet masası etrafında
Yüksek sesle atılıyordu kahkaha

Hemen yanaştım yavaşça
Tömür Abdullah ile balağın karayı gördüm

Kahvehanenin başka bir köşesinde
Dizilmişti bir gurup masa çevresinde

Ömer ağaların Ömer’le topal Memiğin
Altmışaltı oynayışını gördüm

Aniden başladı bir münakaşa
Çıkmıştı sanki büyük kargaşa

Oyun masası döndü şiddetli savaşa
Cücüğü, Göbülü bomlatırken gördüm

Güney burnu mahallesine gittim
Çimlenmiş harman yerlerini gezdim

Ekmek niyetine toprak yiyen
Karacaören’in meşhur bücüsünü gördüm

Sevinçle mezarın başına çıktım
Etrafa doyasıya şöyle bir baktım

Musalla taşının hemen yanında
Küçük kafalı deli Yusuf’u gördüm

Öğle ezanı okunmadan önce
İndim hemen büyük cami önüne

Acemice, acele yanık sesiyle
Balağın Hacı Hasanın ezan okuyuşunu gördüm

Dalgın, dalgın inerken aşağı mahalleye
Bir feryad-ı figan ile geldim kendime

Patır kütür çekiç sesleri arasında
Diş çekerken macir Ömer’i gördüm

Güzel bir koku yayılıyordu etrafa
Yöneldim kokunun geldiği tarafa

Baktım karanlık loş bir odada
Bezir çekerken yağcacı’yı gördüm

İlkbahardı çiçeklerle donanmıştı ağaçlar
Oğul veriyordu toplanmıştı arılar

Bir elinde uzun değnek diğerinde bakır kaplar
Uzun sakallı, nurani yüzlü Hamza hocayı gördüm

Gürültüden korkup yol kenarına çekildim
Gelen siyah motora alelacele yol verdim

Hayatımda ilk defa yakından seyrettim
Forson marka Musa’nın traktörünü gördüm

Karacaören’in şahman buğdayı altın gibi yetmiş
Kocaman yeşil renkli bir biçerdöver gelmiş

Bakıyor köylüler etrafını çevirmiş
Aytekin’in jöndere biçerini gördüm

Tüm mahalleli toplanmış bir araya
Meğerse itilerek çalıştırılacak taka

Alışmış köylü bu normal bir vakıa
Aytekin’in hanomak marka motorunu gördüm

Yukarı mahallede yine taşlama oyunu başladı
Bir ihtiyar pınardaki kadınların arasına saklandı

Çocuklar hemen çeşmenin etrafını sardı
Kızlar, kadınlar hacı Nuh’u suyla ıslatırken gördüm

Köy odalarında kırıla muhabbet yarenlik edilir
Kavurga, haste, pekmez helvası, turşular yenir

Sabah, öğle, akşam değişik odalara gidilir
Dayımların odasında İmirze’yi haşlama oynarken gördüm

Dar sokaklarda bir biri arkasına taş vızıldadı
Mahallenin tüm köpekleri bir anda havladı

Köpeklerle, küçük kara arasında mücadele başladı
Gülerek köpekleri taşlayan küçük karayı gördüm

Gün doğmadan küllüğün hemen yanında
Sıkıca yular tutuyorlar ineğin başında

Tüm komşular nalbantçı sırasında
Köy nalbantçılarını inek nallarken gördüm

Özlüye, Horlanın gediği, Seyfe gölüne baktım
Ufuktan, Ta! Çöldeki tarlalara kadar uzandım

Göl kenarındaki avcı siperlerine sanki bende yattım
Tömür Abdulla’nın saçmasını, ördek ararken gördüm

Başladı Dalakçı köyü ile meydan muharebesi
Kazma kürek sapı, değneklerin belli değil sayısı

Galeyana gelmiş hücuma kalkmış Karacaören halkı
Tüfeğe ceketi siper eden çolağın Şıhhasanı gördüm

Yakalamış bir Karacaören’liyi Dalakçılar
Başladı sorgu sual nerelisin diye sordular

Şart olsun Gümüşgümbetliyim diyen
Cırrığın Mehmet Ali yi gördüm

Şakalaşmanın zirvesinde Karacaören’li
Her zaman neşeli sevecen çok samimi

Bizim İbili’de mayasırdan pek dertli
Çolağın İbili’yi kalaycıya nişatır attırırken gördüm

Karacaören’in Şahman buğdayı çok meşhur
İhtiyaç var satılacak hemen çuvallar doldurulur

Pazarın yolu gece yarısı şafak atmadan tutulur
Yerköy ofisine isim yerine lakap yazdıranları gördüm

Köy halkı yine bir gün ofis önünde sıradadır
Nüktedan bir Karacaören’li habersiz namları yazdırır

Said Karakeçi, Ethem fal, Apo Fildiş, Reşit Kadersiz diye isimler çağrılır
Yerköy pazarında kahkahayla gülenleri gördüm

Cenaze var yakınları ağlıyor konu komşu yasta
Ölü salaca masasında özenle yıkanmakta

Ortalık karıştı bir anda herkes panikle kaçmakta
Salaca da yıkanırken kalkan potturmacı gördüm

Karacaören halkı misafiri pek sever
Unutmaz senelerce hal hatır sual eder

Gördüğü her misafiri eve davet eden
Namı meşhur Gadak Mehmet ağayı gördüm

Köylümün doktoru Dalakçı’lı kırım Osman
Meşhur iğnecileri ise Mükü ile Salman

Aralarında ezeli rekabet var her zaman
Hastalara iğne yaparken iğnecileri gördüm

Karacaören’li pratik zekâlı çok zekidir
Dışarıda hemşerisi için canını verir

Eli uzdur her işi yapar her şeyi becerir
Sıfırdan bankerlik yapan Höşür’ü gördüm

Bin dokuz yüz yetmiş altı Haziran ayında
Kasaba oldu Karacaören, halk sandık başında

O günlerde ilk başkan seçim heyecanı bir başka
Seçim öncesi tespih sayıp iddiaya girenleri gördüm

Borborunbekir

Bekir Özcan
Kayıt Tarihi : 27.12.2013 00:42:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Doğduğum yer olan, Kırşehir İli, Boztepe İlçesi, Karacaören Kasabası'nın "Anadolu'nun Kültür Derysaından Karacaören Damlacıkları" adı altında"denizden katre misali" küçük bir kültür damlası olan ve bu kültür hazinesinin, hatıralara hasret ve özlemin, his ve duygulara şiirsel olarak yansıması

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Salih Utku
    Salih Utku

    Sayın Bekir Özcan; şiiri okuduğumda bir Karacaörenli olarak hem çok güldüm, hem de çok duygulandım.Gözyaşlarımı tutamadım.Tebrikler.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Bekir Özcan