Onur BİLGE
Her zamanki gibi Virane’de buluştuk. Neşe, Orçun, Işıl ve İhsan ile. Diğerleri de zaten oralardaydılar. Çoktandır merak etmekte olduğumuz bir Antalya’ya taşınma olayı vardı dedenin. Onu dinlemek istedik. Önce nazlandı:
“Ya çocuklar, ya! Yapmayın şimdi! Hiç de keyfim yok! ” falan dedi ama sonra çukuruna kaçmış ufacık kara gözleri parlak boncuklar gibi ışıdı… Bu, yumuşadığının, razı olduğunun, anlatmaya başlayacağının işaretiydi.
Nazlanıyor, hatta eşini ve kâbusa dönen o menhus dönemi anmak bile istemiyordu. Çünkü hiç de iyi gitmeyen bir evliliği olmuştu. Eşinin ablasıyla onca zaman aşk yaşadıktan sonra onu bir fabrikatörün oğluna kaptırmak ve hiç de hoşlanmadığı, aralarında parazit kabul ettiği, o zamanlar ‘Sümsük Sümüklü’ dediği küçüğüne kalmış olmak nefsine çok ağır gelmekteydi. O aşk onu okumaya ve yazmaya sevk etmiş, bir defter dolusu şiir kazandırmıştı. Yaşı ilerledikçe, gördükçe geçirdikçe bir nebze de filozoflaştırmıştı. Şimdi ondan yüzlerce kişi istifade etmekte…
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta