Onur BİLGE
Beşikçiler yokuşunu çıkarken dayanamadım, elimdeki simitlerden birisinden bir parça kopardım, başladım yemeye… Solumdan arabalar gelip geçiyordu, sağımda Kültür park ve stadyum… Ben yükseldikçe ve uzaklaştıkça küçülüyorlar, küçülüyorlardı… Bu kadarcık bir uzaklaşma ve yükselmeyle bu denli fark ediyorsa, şu koskaca dediğimiz dünya uzaktan nasıldı ki acaba?
Dünyanın bin misli büyüklüğündeki hayat kaynağı bile küçücük bir top, bir tabak kadarsa… Dünyanın durumu ona oranla bile ne kadar acınası! .. Ya Samanyolu içindeki hali? Yürekler acısı! .. Yani Bursa’da ne kadar taş toprak varsa havalansa, savrulsa belki ancak öyle hayal edilebilir o galaksi… Dünya onun içinde bir zerre, bir toz tanesi… Devasa gezegenlerin arasında mavi bir bilye bile değil… Nerde? Ara ki bulasın! Göz falan seçemez herhalde…
Ya şu dünya denilen yerde ben neyim? Nokta bile değilim. Dört milyardan biri… Kendisini var zanneden, hiç yok olmayacağını sanan, Var ile var gibi görünen, gölgeden ibaret biri… Ne kadar da aciz, güçsüz, dayanıksız ve kırılganım! Bu yaşta, kısa ve az meyilli bir yokuşta bile zorlanıyorum, nefes alış verişim değişiyor.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta