Onur BİLGE
Bugün, birkaç aydır Setbaşı’ndaki bir kafede garson olarak çalışmakta olan iki erkek arkadaşın davetine beraber icabet edelim, dedik. Neşe, Orhan ve Define ile… Yani tam kadro… Define yine inadına hepimizden farklı bir durum sergiledi. Bahçede kalmayı tercih etti. Hemen girişte, en dipteki masaya ilişti. O iki arkadaşla beraber ne kadar ısrar ettiysek de onu içeriye girmeye razı edemedik. Cebi dolu olmadığı için böyle yerlerde kendisini sığıntı gibi hissediyor.
Bir süre sonra kahvelerimiz geldi. Arkadaşlarımız, oraya gitmiş olduğumuz için o kadar sevinmişlerdi ki onca işin arasında, biri gidip biri geliyor, bizi yalnız bırakmamaya çalışıyorlardı. Bir taraftan da tanıdıklarına bizi, özellikle Define’yi göstererek, hakkımızda bilgi verdiklerini: “İşte size bahsettiğimiz Define! Çok bilgili bir insandır. Bilge bir kişiliği vardır.” gibi şeyler dediklerini söylüyorlardı. Bazılarını da yanımıza getirip, bizimle tanıştırıyorlardı. Şöyle bir selam verip gidiyorlardı. Bunlardan biri onu tanımakta çok sabırsız olduğundan olacak ki:
“A! O bahsedilen kişi siz misiniz, efendim? Müsaade eder misiniz, masanıza oturabilir miyim? " diyerek, cevap beklemeden bir sandalye çekip, dedenin karşısına oturuverince, kendisini zorla kabul ettirmiş oldu. Dedeye de:
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum