Onur BİLGE
Kıbrıs’taki olaylar nedeniyle halkın tepkisine maruz kalan, büyük şehirlerde, özellikle İstanbul gibi bir cazibe merkezinde yaşamakta ve ticaret yapmakta olan Rumlar tedirgindi. Yıllardır yurt edindikleri bu güzelim topraklar artık onlara dar gelmeye başlamıştı. Tüccarlar dükkânlarını alelacele devretmeye, mülk sahipleri mülklerini yok pahasına satışa çıkarmaya, taşınmaz neleri varsa elden çıkarıp paraya dönüştürerek Türkiye’yi terk etmeye çalışıyorlardı. Bu azınlıkların rahatları kaçmış, yuvaları bozulmuştu. Sığınacak tek yerin Yunanistan olduğunda hemfikirdiler.
İstanbul’da, Rum asıllı Kapalıçarşı esnafı da neye uğradığını şaşırmış, boynu bükük, çarnaçar telaşa düşmüştü. Cana kastedenlerin cezasının kendilerine de kesilmesinden korkmuş, can derdine düşmüşlerdi. Korkak, mahzun ve sessiz bir göç hazırlığı içindeydiler. Asırlardır mutlu mesut yaşamakta oldukları bu bereketli ve hareketli toprakların kucağındaki sefaları sona ermişti. Artık bu kapıda kendilerine ekmek olmadığını idrak etmişlerdi. Ana kucağından inen birer yetim yavru gibi mahzun ve buruk, melul melul bakınmaktaydılar. Yaşlı gözlerle komşularına veda etmekte, hızla yurdu terk etmekteydiler.
Kökeni Rum asıllı bir Ortodoks olan Dimitri’nin atalarından bazıları 30 Ocak 1923’te imzalanan mübadele sözleşmesiyle Yunanistan’a göç etmişler, kömür ticareti yapmakta olan dedeleri ise işlerini İstanbul’da sürdürmeye karar vermişlerdi. Babası Yorgo Andreadis de küçük yaşta Trabzon’dan İstanbul’a gelmişti. Kendisi gibi Grek asıllı bir komşu kızıyla evlenmiş, Mahmutpaşa’da tekstil ticareti yapmaktaydı. Oğlu da Bursa’da yaşamakta, hem Akademiye devam etmekte hem de Kapalıçarşı girişindeki amcasına ait zücaciyede tezgâhtar olarak çalışmaktaydı. Onlar da ailecek panik içindeydiler. Kaçış hazırlığı ve telaşındaydılar.
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış