Onur BİLGE
Lütfiye Hanım’ın bize doğru baktığını gördüm. O da yalnız kalmış, neye uğradığını anlamamıştı. Bir sigara yakmış, Ahmet’in getirdiği kahveyi yudumluyordu. Yalnızlığını paylaşmak ve teselli etmek amacıyla yanına gittim. Ben de bir kahve istedim. Ona, anladığım kadarı durumu anlatacak, asıl sorunun kaynağından bahsedecektim. Fena halde gerilmişti. Nereden başlayacağımı bilemiyordum.
Daha kahvem gelmeden dede topallaya topallaya geldi. Zaten topuğu dışarıda gezerdi. Dizler dışa dönük, yalpalaya yalpalaya yürürdü. Bu defa telaşından daha da arttırmıştı. Acaba ne halde olduğunun farkında mıydı? Büyüyeceğim derken küçülmekte olduğunun…
Bir yandan öğrenirken bir yandan da unutuyorduk. Neye, ne kadar vâkıf olabilirdik ki biz? Zavallı insancıklardık, nihayetinde… Servetse, burada kullanılacak ve burada bırakılacak bir şeydi. Öteye gitmeyecekti ki! Yoksa dede mi dünyalıktı? Ya bize anlattıkları? İlmiyle amel etmiyordu o zaman!
İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
Sıcak bir kara sevda
Yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu;
Acımsı, buruk.




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta