Onur BİLGE
Sağ sol kavgasının en ateşli zamanlarıydı. Akademinin önünden her gün bir cenaze geçiyor, takip edenler boyuna slogan atıyorlardı. Her iki taraf da kendi acısını çekiyor, karşı tarafa ateş püskürüyordu. Gerginlik en çok okullarda hissediliyor, kantinde ve bahçede kıyamet kopuyordu. Arkadaşlar gruplar halinde oturuyor, hararetli hararetli konuşuyorlar, her kafadan bir ses çıkıyordu. Kişiler ister istemez kendi sınırlarını aşıyor, diğerlerini rahatsız ediyorlardı. Dinimizde kalp kırmak men edilmiş, incitmek yasaklanmıştı. Olumsuzluklara müdahale etmek gerektiği halde sabır öğütleniyordu. Örf ve adetlerimizde de öyleydi.
Sabır neydi? Neye, nelereydi? Sabırla ilgili ayetleri biliyordum. Sabredenler, bitimsiz nimetlerle mükâfatlandırılacaklardı. Sabredenler, evvablar müjdeleniyor, övülüyordu. Evvablar, tövbe edenler ve Allah’a çokça yönelenlerdi… Güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbimizi hamd ile tespih etmemiz emrediliyordu.
Hamd ile tespih etmek neydi? Kıyamda okunan, hamd ile başlayan, dua ile sonlanan Fatiha Suresiyle namaz kılmaktı.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim