Onur BİLGE
Takvimlerde kışın bitmiş olduğu üç cemrenin düştüğü belirtilen bir zaman… Bir cumartesi akşamı, her zamanki gibi gece yarısına kadar odamın ölgün ışığının huzuru içinde bir süre ders çalıştıktan sonra günlük planımı yaptım ve kafama göre takılmaya başladım. Teypte, çoğu zaman olduğu gibi Zeki Müren vardı, kalbimde Karanlıklar Kralı, önümde derdimi yüklediğim kâğıtlar, elimde yağ gibi kayan bir tükenmez kalem… Samanlı teksir kâğıtları ve üzerlerine teleme peyniri gibi dökülen mürekkep…
Yazabilmek için duyguların galeyana gelmesi, sükûnet, loş ışık, konuya göre seçilen müzik yönünden ortamın müsait olması da şart benim için. Biraz okumak ve bir süre düşüncelerimi toparlamak da öyle… Yine böyle bir hazırlık anında ansızın şimşekler çakmaya, hava korkunç gürültülerle bombardımana başladı! .. Nasıl korktum! .. Gök öyle bir gürledi ki ne gürleme! .. Aman Allah’ım! .. Felaket geliyor! ..
Ben Antalya çocuğuyum. Alışığım böyle havalara. Ansızın gelen yağmura; havanın, ne varsa boşaltıp açmasına… Fakat öylesine dalmışım ki boş bulundum, sıçradım birden!
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Anlam ve ses zenginliğiyle dikkati çeken bir şiir..Gerçekten yorumsuz...Tebrikler...
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta