Onur BİLGE
Gölgeleri uzattıkça uzatan, günü yudumlayan sarışın afet, Bursa Ovasına tel tel dağılan sapsarı, yalbır yalbır parlayan ipek elbisesinin kloş eteklerini yavaşça toplayıp, pembeleşen yanaklarıyla salına salına sevgilinin gizlendiği yere doğru süzülmeye başlamıştı. Öylesine güzeldi ki kavuşmanın seyri, olayın akışı yavaşlatılmış, ağır çekim devam ettirilmekte, uzatıldıkça uzatılmaktaydı. Nihayet savurarak saçlarını, sardı ışınlarıyla vardığı yerin her yanını, bekleyenini hasretle… Önce mağrur alnından öptü, sonra geniş omzuna dayadı başını. Öylesine bir, bir oluştu ki bu vuslat! Kavuşanlar, gizlendikleri yerde kaldırıp kadehlerini, ab-ı hayat içerek kendilerinden geçtiler. Varlıkları, birbirlerinde yok oldu.
Bekleyen hep oradaydı. Bir garip âşık… Yerinde sabit ve sabır küpü… Kavuşmalar için sabırsız, beraberliklere doyumsuz, vedalaşmalara alışık… Gün, her gün ölüp ölüp diriliyordu, kollarında. Sağ omzuna baş koyarak son nefesini veriyordu, her gece; her sabah sol omzunda diriliyordu. Onda yok oluyor, onda hayat buluyordu.
Virane’de ne kadar hızla akıp gidiyordu zaman! Ne çabuk akşam oluveriyordu! En uzun günler bitiveriyordu. Ardından kül rengi akşamlar... Nihayetinde ömürler bitiyordu. Koca koca ağaçlar devrilip gidiyordu. Ormanlar yanıyordu, biteviye. Geriye kalan sadece kül…
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta