Onur BİLGE
Neyse ki kadınlar çok oturmadılar. Duygu’nun elinden birer bol köpüklü orta kahve içip kalktılar. Tavlaları kapatıverdik ve hemen eski yerlerimize geçtik. Biz de kahve içecektik. Kaldığımız yerden yardıma devam edecek, sohbeti sürdürecektik. Dede hiç nazlanmadı yine. Tatlı tatlı anlatmaya başladı:
“Şarampol semtinde, cadde üstünde, garaja yakın bir otel vardı. Oraya yerleştik. Bir taraftan ev aramaya başladık. Portakal bahçeleri arasında bir apartmanın ikinci katını beğendik. Burası, eskiden Pali Bahçesi denilen yerdeydi.
Ev sahibimiz yaşlı bir adamdı. Seksen üç yaşını yeni kutlamış. İyi kötü iki büklüm dolaşabiliyor, evin içinde ama çocuklarını bile tanımıyor. Büyük oğlu hacir altına almış.”
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Basar'a mı, Basala mı?
'Basara basmış teni' tarzında yazılırsa, mantıklı ve lügavi bir mana tezahür etmiyor.
'Basala basmış teni' tarzında olursa daha mantıklı oluyor! Zira basala; tıp dilinde,vücudun herhangi bir yerinde yaradılıştan kalma kabartı demektir ki bu şiirin sibakına mana olarak daha muvafık düşüyor. Yine de sizin takdir ettiğiniz özel bir manası varsa, bir şey diyemem.
Güzel ve manalı bir çalışma.
Maşaallah, barekallah!
Hayırlı çalışmalar.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta