Yok Mekanların Hiç Güzergahı
1/:
Masallar platformundayız,
Her şey Kaf dağı ölçeğinde bir krokide şekillenmede.
Kainat coğrafyası işte şurada ve şuncağız.
Yanıyor ilk akşamdan divane yıldızlar,
Patlak gözlü ve kurbağa yeşilince...
Pişiyoruz seyri şiirde ve 'haydi davran! ' diyorum Salvador'a,
Gönlümüzde çatlıyor karanlığın gözleri,
Ağız cidarımızı yalıyor lavların dili,
Beynimizi zorluyor çağıl çağıl kan,
Göğüs kafesimizde kırmızı bir heyecan...
Lacivertten açık maviye evriliyor gökyüzü,
Lan Salvador usta merak işte,
Bu alemde heyecan hangi tonuna çalar gökyüzünün?
2/:
Biz, sarışın bir rengin seyrü sülukundayız...
Kayar gibiyiz,
Olmayan mekanların hiçliklerin güzergahında.
Öfkesinden kızarır bazı bağlarda elmalar,
Bil ki ey yoldaşım oralar da bizi çağırır,
Karanlığı içiyor bak ışığın düşmanları,
O halde kendimizi bile yakmalıyız aydınlık için.
Ve oturup rahle-i aslan burcuna,
Tedris etmeliyiz aşk ve renge dair ne varsa...
Mesela,
Ormanların ortasındaki ardıç ağacının masalını kim yazar?
Kim simyanın ortasında seyyah yorgunluğundadır?
Ve biz kimiz eşyanın tabiyatınca? ...
***
Unut ey İberik baldıranlarının mor ölümcülü,
İki kere iki dört edermiş, bize ne.
Çok gerilere düştü yarışta yarım sekili kadanalar.
Ahşap medeniyetler çoktan masallara karıştı,
İpek ise kendi yolunda yağmalandı haramilerce,
Pardayanlar savaşların sert pamukluğunda keyif çatmada,
Bir tatlı sertliktir ki kahramanlık,
Ağlar diye duydum bulutlar duaya durunca,Uzun ve huzurlu bir tüneldir suskun karanlık,
Bir uyku düşer tembel sevdalara ilk akşamdan daha,
Aslan avcılarından biridir çakallara yem olan yiğit.
Sen çiz, ben yazayım zaliman-ı esvedyanı...
3/:
Bil ki meyveye durma vakti hep ilkbahar değildir,
Zemheriler de gebedir,
Kimi yerde kar ve buzun en selsiyusluna,
Bazen de sarımtırak greyfurtlara.
Ocak ayı şubata evrilende aç kitabı hikemi,
Divana durma anı gelmiştir hukuk vilayetinde,
Usulca aç otuzuncu sayfadaki ışık galerisini,
Hayretler makamının en Hicaz'ını ırla,
Galaksilerin arasında serseri yıldızlar gezer,
Birkaç tik taktır ömür sonuçta,
Bir ezik yürek doğurur acıları neşeler ortasına,
Düşer suya aydınlık ve yok olur,Güneşin yakamozlanarak bakışı suya olan aşkıdır.
Lan Salvador usta bil artık,
Yalancı yakamozlar hangi tonuna çalar gökyüzünün?
***
İşte kırkpınar...
Elini ve yüreğini çekerse yaşamdan er kişi,
Mağma mağaralarında bir cehennem,
Bir de sevdalı yüreğe rastlanır...
Bin yıldır bu böyledir: Aşk ateşle söner ancak,
Divana duran vezirlerin yüreği saltanat taşır,
Menkıbelerin yalancı tarihine katarları güderek,
Kudurgan bir duygu selidir şakaktaki ter,
Ben ve vurgun şiirler boşalırız zembereğimizden,
Zamanlar direnir fezanın hududunda,
Ölüm mekan için de zor bir meslektir,
İns ve cin için de...
Ya uğrun bakışa ya da coşkun akışa karşı duramaz yürek.
Ol nedenle bak boğuluyor hasretlik...
***
Haydi davran Salvador...
Kayıt Tarihi : 12.7.2006 13:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!