03 Salvador'la On Altıncı Zaliman-ı Kimm ...

Ahmet Yozgat
2011

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

03 Salvador'la On Altıncı Zaliman-ı Kimmeryan Gecesi

Kara Pelerindir Üzerimde Yaşam

1/:
İşte burasındayız şiirin,
Bir rüyanın karşı yakasında saltada,
Ya da renk ve telbiyenin harmanındayız,
İkimiz de deli miyiz neyiz,
Ulan oğlum İberikli Salvador?
Baksana... Muhayyilemiz gökkuşağında delilik devşirmede,
Benliğimiz ise bu uzayın dışındaydı daha dün.
Kaykıldı ve kaydı boyut, devrildi zamanın piramitik yayı,
Sayı dediğin aritmetik palazları bir ve sıfırdan ibaretti sadece.
Belki de her şey hiçbir şeydi gerçekte.
Sen çiz yalanı, dolanı ben yazayım...
Bakarsın biri çıkar gelir belki tersinden işleyişin,
Bir kara pelerindir kimbilir, tarihin ve yazgının üzerindeki yaşam,
Bizim unutmaya çalıştığımızsa ikiden sonrasıdır rakamların.
Burada olur olan ve bir kaldıraç iner kalkar kubur kuyularına,
Sağlar birer birer düşerler sol yanlarına heyhat!
Çizildiği ile kalır herkesin son anı aynanın bu yüzünde,
Tabakalar halinde iç içe evrilir an ve insan.
2/:
De bana lan Salvo!
Özgün şiir dilini arama çabalarıdır ki sürer bigh crancha dek. Tabii ki özgün tonunu mavişin... Ya tarihte kimsenin kendini arama çabaları sonuç vermiş mi lan Salvi? Kararsızım. Çaresiz kalarak oyulur dağlar bilir misin? Arsızlık utana sıkıla durumunu ikiye katlar meydanlarda. Savranlarda savrulur düşünce ve düş. Rüküş mü rüküş iki keten saçlı harbidir öfke. Her kavime bir yalvaç düşer. Salih olur. Ya da Musa... Sence tabutu sekineyi açmışlar mıdır ulusa lortlar? Kararsızım. Mersiyenin kaybolduğunu söylemişler midir Yunus'a ya da? Kararsızım. Haşin haberleri duyan iki yanı keskin Cengiz han olur Endil'de. Veya yeşiller vilayetinde sırlı yeşimin sahibesi. Sesi kesildiğinde Baudolin'in Latinolar ağlamaya meftundurlar da... Andulisi peçelileri saçlarını yolmaya başlamışlar mıdır? Kararsızım. Ama düşünü gördüm ben. İnanır mısın? Öylesine içten davranıyorlardı ki yeşilin alt tonları, orada bulunan herkes, ağlamaya başlamıştı. Anımsadın mı? Kararsızım. 'Korktuğumuz başımıza geldi,' diyordu teskin olmaz duygular sultanı? Her anı tedirgin yaşamıştı belki de şiir, rengin terkisinde. Ha? Kararsızım. Biliyorduk ikimiz de bu ahengin bizi terk edip gideceğini? Kararsızım. Çünkü sizinkiler ve dönek morronolar, ona gereken saygıyı göstermiyordunuz? Kararsızım. İbadetler bile samimi değil gibiydi. Oburluk saatlerinizin dışında onu yalnız bırakıyordunuz? Kararsızım. İşte şimdidir nihayet. Gayet haşin bir an yani. O ise sizi bırakıp göğe çıkmış, işittin mi? Kararsızım. Alaimi sema olarak. Herhalde sizinkilerden intikam almak isteyecektir yedi renk? Kararsızım. Artık buralarda durulmaz bence. Ya sence? Kararsızım. Buradan hemen gidiyoruz öyleyse. Ha? Bilmem ki ne desem.
3/:
Öyleyse niye?
Ne diye?
Özgün şiir dili yalanır iştah ile,
Öz tonunu mavişin neresi saklar gökyüzünün,
Çaresiz kalarak oyulursa dağlar, zavallı peyzaj hangi renge bürünür?
Savranlarda savrulursa düşünce ve düş,
Gülüş ağıda, ağıt türküye dönüşür lahuti zamanlarda.
Komşu oğlu Salih olur, yan evdeki genç Musa...
Mersiyenin kaybolduğunu söyler zalim yargıçlar,
İki yanı keskin Cengiz han olur eski kin,
Yeşiller vilayetinde yaprak yaprak fırça izleri,
Tengri dağında sırlı yeşimin sahibesi dil kırar,
Latinolar ağlamaya meftundur ahengin Akdenizi'ne,
Yeşilin alt tonları ise mezar taşlarına yazılır,
Şiir, rengin terkisinde bizi kor ve gider,
Ve derin izimizi bırakıp göğe çıkar düş artığı manzaralar.
Kalakalırız iki başımıza,
Yalnız kalbimiz belki de son nöbetindedir o an,
Ya da aşka dair yaraları yutan bir gayyadır...
***
Latinolar saf saf ilerlerler yalbırdak,
En zalim şarkılarını haykırarak.
Ulan oğlum Salvador ikimiz de deliyiz.
Hedefteyiz,
Düşün ne etmeliyiz?
Buradan göçmeliyiz. Bence de,
Davran öyleyse...

Ahmet Yozgat
Kayıt Tarihi : 12.7.2006 13:20:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Kamburdur Üstümde Everest Ağırlığı 1/: Karındaşım, Kahrı ve kın kanatlı bir şiiri geveliyor, Abanoz bir dibekle dövüyordu hırs ile gökkuşağını, Yele veriyordu bir Molla Kasım, Yunus'un altın tozunu o an. Yüzünde acı ile harlanmış yarı yanık bir aşkla, Gözlerinden yaş terliyordu yoldaşım çerçeve tabanında, Yağız küheylanlar gibi kişniyordu yalnız geceler kurum tavlasından, Bizse yavaş yavaş oynaşıyoruz karanlıkla iki savaşdaş gibi, Görüyor olan biteni Salvador, O Töton tarihçisi ise görüp göreceği her şeyi, Bir vakadar titizliğiyle kayda geçiriyordu: Bap bilmem kaçında orta çağın... Yüzünde ise kara gecenin is ve karakurum, Ne utanç ve ne de ikircikli bir allı gelin türküsü dolaşıyor. Haydi davran Salvador... 2/: Gerekende bir başımızayız en ortasında karanlığın, Atlıyoruz bir bilge gılmanla şiirsel kuyulara, Ve ölümcül sevdalara terkimizde köyden kalık yavuklularla. Taylarla birlikte hız hıza büyüyor söz fidanları, Ve çıldırmışlığın özgür havasını harman ediyor harmoni, Ben ve diğer insanlar donmuş gibi takip ediyoruz, Arkamıza gerdiğimiz serendipli gölgelerimizi. Açız ki kıyamet acısı damaklarımızda, Yemişliğimiz bir yabani ahlattır hepi topu, Ya da alıç Yunus tepelerinde, Az evvel yani bin bir yıl önce... *** Ey renklerin ve boynuzların sivri şahı, Terk etme ne olur köprü başında topallayan tayları, Lunapark bekçisi mavi gözlü veletlerle bir olup, Gözlerinin ıslaklığını saklama cenaze alaylarında, Hani koşmayı hatırladıkça şiirler adımlarsın ya, Sözün sihir olduğu kıraç yamaçlarda, İşte oralarda saklanır renkler, hüzzam kentlerinden kaça kaça. 3/: Serendipli bir yosmaydı anımsadığım en son, Şiirin basma yorganının altına kayan arzunun somutlaşmışı, Çengel kaşı kahverengi Hint kınası, Arkası Tamil cengaverlerinin en hırslılarıyla örülü. Merakla koşuşuyorlardı mağma hamamının çevresinde. Kamburdu sanki üstünde bir everest ağırlığınca, Ölen bir racanın karısı olması. Yani ölüme tutsak ve de töreye... Ben ağlıyordum ancak iki mısra hacmince, Köşedeki döşü kirli bandit bana bakıp gülüyordu, Düşteydim ancak yüreğim sökülüyordu. Sahra genlerinde yoksa eğer mahpus sayılırsın sen de, Ey çift tırnaklıların lordu... Yordu bu oyun beni insanlığın boş arsasında. Sen çiz, en iyisi, ben de beni yazayım, Kuyular kazayım yüreğimi düşürmek için... *** Gör artık ey boğaların lordu, Köşedeki döşü kirli bandit bana bakıp gülüyor, Gece anaforlar ile soluyor, Haydi davran Salvador, Kocuyor şiir ve renk, Haraboluyor ahenk...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Yozgat