03 Salvador'la On Altıncı Temperyal Günü

Ahmet Yozgat
2011

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

03 Salvador'la On Altıncı Temperyal Günü

Zenne Rolü Yapan Delikanlı

1/:
Ha kastanyet,
Ha çalpara...
Yani elde ve ayakta...
Raks ise zamanın ters yüz oluşu.
Ters yüzse renk ve şiire sihrin bulaşmasıdır...
İşte böyle bir bulaşmanın arefesindeyiz.
İkimiz de deli miyiz neyiz,
Ulan oğlum Salvador?
***
Daha tarihin önsözünde yazılmadı ins ve cin,
Yani cengaver ile kral,
Kollamalı birbirlerinin hareketlerini,
Ki ne vakt yağacak yağmur?
Harp ne zaman çıkagelecek hangi şimşeğin ardınca?
Çaresiz ve sırılsıklam olmuş yürektir korkular yurdu,
Dızmanlar lordu bilir savaş dansını,
Sen bilmesen de insanı kamil merdiveninin basamak sayısını,
Ve en eşref zamanını renk ve şiirin şehvetlisinin.
Hepsi birden uzun bir galeriye dalarlar,
İns ve cinnin kastanyet ve çalpara meraklıları,
Ritm burkula burkula raksa dönüştüğünde.
Ya da taşlı bir kemerle dövülür türkü öncesinde,
Matem ve gözyaşının erbabı balıketli kadınlar...
2/:
De bana lan Salvo! Karşı kilisede bulunanlar nasıl soyunur günahlarını? Münzevi keşişler de izlerine rastlanır mı kanaatkar dervişlerin? Ya bu iki taş yapı, manastır ve tekke... Şöyle bir evril geriye. Grenada'da bir ıtır kokulu ara sokak... 'Los ve lesli' tekellümler diyarı. Ve kitara bir de... Her neyse. Kim bilmiş ki biz bilelim geleceğe dair planlarını kasvet ehlinin? Rengi ve ahengi önce yiyip ardından geviş getiren midir seyyah? Ki o İbni Batuta'mıdır bu çorak kalemler ucunda elif ve betayı yazan? Gök demirden muhariplere yalvarmaya başlamışlar mıdır münzeviler manastır eteklerinde şimdi? Ne desem bilmem ki? ... 'Ne olursunuz, bize acıyın, diye diye? Ne desem bilmem ki? ... Mersiyemiz bizi terk etti, siz bari burada kalın ey koçaklamalar. Belki sizin hatırınıza sihrimiz geri gelir. Ha ne dersin? Ne desem bilmem ki? ... Ya kartezyen ahlak sahibi bir kişi ile masallarda zenne rolü yapan delikanlıya ne demeli? Sonuçsuz bu yalvarışlara aldırış etmemişler midir zaliman-ı Kimmeryan fedaini? Ne desem bilmem ki? ... İki teslimiyet-i Kevser günü sonra da diğer rahiplere veda edip oradan ayrılmışlar mıdır şiir ve rengin racaları? Ne desem bilmem ki? ... Fakat fazla uzağa gitmemişler duyduğuma göre paralel düşünenler. Ya sence gitmişler midir? Ne desem bilmem ki? ... Akşama kadardır güneşin hükümranlığı. Ardından zifaf gelir ve şiir tabii. Ya masallar bir ormanda gizlenmişler midir? Ne desem bilmem ki. Karanlık çökünce de geri dönüp gelmişler midir devler? Ve anka kuşunu gizledikleri yerden almışlar mıdır yalanarak? Ne desem bilmem ki? ... Sonra hızla uçar simurg. Yönetmeyi bilene. Ve devler oradan ayrılmışlar mıdır? Ne desem bilmem ki? ... İki kehribardır soru ve yanıt. Tamamlar birbirini. Yeşim tespihlerin lordu ise ağzı lila bir menekşedir masalda. Ki onun ataları fakir olarak ayrıldıkları ülkelerine zengin olarak dönmüşlerdir. Silme Kaf dağı servetiyle. Ne desem bilmem ki? ... Altın ve kartezyen ahlak sahibi o kişidir hükümran boş çayırlarda. Verildi mi bu sır sana lan Salvi? Ne desem bilmem ki? ... İhtiyaçları oldukça morarır insanlığın mavi düşü. İblis ve kişi... Her ikisi de şiirden bir parça alıp harcıyorlar. Denk geldi mi sana da Salvi can? Ne desem bilmem ki? ...
3/:
Öyleyse niye?
Yaz akşamları soyunur günahlarını,
Kanaatkar dervişler sofra başında,
Boş manastır ve ıssız tekkedir aşk adamının acılı yüreği,
Ve kitara bir de kürdilihicazkara kurgulu guruplarda...
Çorak kalemler ucunda elif ve betayı yazan katip ise,
Ne dese kayda geçer aşk üstüne.
Mersiyeniz sizi terk ettiyse kuruyun ey ağaçlar,
Çınarlar kısaltın ömrünüzü yağmurlarda çekerek.
Ya masallarda zenne rolü yapan delikanlıya ne demeli?
Bir duygusu bu yakada,
Diğeri yakın yıldızların birine kaçkın,
Ve şiir ve rengin racaları ile koyun koyuna,
Ey zulme paralel düşünenler,
Akşama kadardır güneşin hükümranlığı,
Sonra hızla uçar simurg.
Bir görünüp, bir kaybolan lila bir menekşedir masalda,
İki kehribardır aritmetkte soru ve yanıt,
Verildi mi bu sır sana lan Salvi?
Sen sor ve çiz, ben yazayım ve yanıtlayayım...
Ama ne diye?
Ulan oğlum Salvador ikimiz de deliyiz.
Davran öyleyse...

Ahmet Yozgat
Kayıt Tarihi : 12.7.2006 13:22:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Kamburdur Üstümde Everest Ağırlığı 1/: Karındaşım, Kahrı ve kın kanatlı bir şiiri geveliyor, Abanoz bir dibekle dövüyordu hırs ile gökkuşağını, Yele veriyordu bir Molla Kasım, Yunus'un altın tozunu o an. Yüzünde acı ile harlanmış yarı yanık bir aşkla, Gözlerinden yaş terliyordu yoldaşım çerçeve tabanında, Yağız küheylanlar gibi kişniyordu yalnız geceler kurum tavlasından , Bizse yavaş yavaş oynaşıyoruz karanlıkla iki savaşdaş gibi, Görüyor olan biteni Salvador, O Töton tarihçisi ise görüp göreceği her şeyi, Bir vakadar titizliğiyle kayda geçiriyordu: Bap bilmem kaçında orta çağın... Yüzünde ise kara gecenin is ve karakurum, Ne utanç ve ne de ikircikli bir allı gelin türküsü dolaşıyor. Haydi davran Salvador... 2/: Gerekende bir başımızayız en ortasında karanlığın, Atlıyoruz bir bilge gılmanla şiirsel kuyulara, Ve ölümcül sevdalara terkimizde köyden kalık yavuklularla. Taylarla birlikte hız hıza büyüyor söz fidanları, Ve çıldırmışlığın özgür havasını harman ediyor harmoni, Ben ve diğer insanlar donmuş gibi takip ediyoruz, Arkamıza gerdiğimiz serendipli gölgelerimizi. Açız ki kıyamet acısı damaklarımızda, Yemişliğimiz bir yabani ahlattır hepi topu, Ya da alıç Yunus tepelerinde, Az evvel yani bin bir yıl önce... *** Ey renklerin ve boynuzların sivri şahı, Terk etme ne olur köprü başında topallayan tayları, Lunapark bekçisi mavi gözlü veletlerle bir olup, Gözlerinin ıslaklığını saklama cenaze alaylarında, Hani koşmayı hatırladıkça şiirler adımlarsın ya, Sözün sihir olduğu kıraç yamaçlarda, İşte oralarda saklanır renkler, hüzzam kentlerinden kaça kaça. 3/: Serendipli bir yosmaydı anımsadığım en son, Şiirin basma yorganının altına kayan arzunun somutlaşmışı, Çengel kaşı kahverengi Hint kınası, Arkası Tamil cengaverlerinin en hırslılarıyla örülü. Merakla koşuşuyorlardı mağma hamamının çevresinde. Kamburdu sanki üstünde bir everest ağırlığınca, Ölen bir racanın karısı olması. Yani ölüme tutsak ve de töreye... Ben ağlıyordum ancak iki mısra hacmince, Köşedeki döşü kirli bandit bana bakıp gülüyordu, Düşteydim ancak yüreğim sökülüyordu. Sahra genlerinde yoksa eğer mahpus sayılırsın sen de, Ey çift tırnaklıların lordu... Yordu bu oyun beni insanlığın boş arsasında. Sen çiz, en iyisi, ben de beni yazayım, Kuyular kazayım yüreğimi düşürmek için... *** Gör artık ey boğaların lordu, Köşedeki döşü kirli bandit bana bakıp gülüyor, Gece anaforlar ile soluyor, Haydi davran Salvador, Kocuyor şiir ve renk, Haraboluyor ahenk...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Yozgat