Ücra Bir Kançılaryadayız Cümlemiz
1/:
İki... üç ve bir...
Enlem ne?
Boylam nedir?
Neden buradayız çavuş kuşları misali?
Çayırlardan yemlenmek mi muradımız kuşluk serkeşliklerinde,
Yoksa boyaların kök hücresine yüreğimizi sürünmek mi,
Ve şiirin iliğine mi inmek sezgilere binerek?
İkimiz de deli miyiz neyiz,
De ulan oğlum Salvador sırr-ı şahsini?
Bilmesem de,
Taa şuramda duyumsuyorum ki al aldır, ak da ak,
Bel bel bakarak ücra bir kançılaryadayız cümlemiz,
İberik'in unutulmuş bir krokisinde öksüz...
Neden buradayız çavuş kuşları misali?
Ve neden çatımız horoz ibikli uğur objesi?
Açık etsene kimiz biz? ...
***
Ne olur? De hele! Bir yolculuk mu kader kendi kühtünce? Ya da bir zebellah dağa mı çıkmıştık? Veya bir minik tümsek... Tuval, cönk ve ikimiz alaimisemadayız bana sorarsan. Boylu boyunca ve uzunca bir ışık yılıdır yaşam. Bir an kadar kısa süren. Ne dersin sen? Doğru mu dediklerinde mağaralar ideası? Belki. Torbamız yedi renkle haşır neşirken durulur mu? Durmadık biz de. Tabii ki. Az gittik, uz gittik. Mesela şiir ülkesine mi vardık bir dem sonra? Belki. Yazgımızdan yemlenerek yürüdük. Yürüdü şiir. Manzara durur mu? Sonunda can Salvi ulaştığımız bu yer hayalimizdi belki. Ya da belli belirsiz menzilimiz miydi tarik-i mürekkebide? Belki. Bana göre de belki. Ancak burası değildi hayalimiz. Koyu parlament saçlı cüceler ülkesinin başkentiydi ha ne dersin? Belki. Vakit geçirmeden yazılır beyit. Renkse azar azar sürülür semaya. Sert abanozgiller içinden kevser firesiz akar. Şarap içen meyhanelerde sızamaz. İçki içerde Salvi, sarhoşluk dışardadır. Bu yüzden Hayyam, gökyüzüne baka baka yazar rübaileri. İşte aç kaldık. Veiş aramaya mı başladık gökkuşağı bedesteninde? Belki. Bu kesik memeli amazonlar kentinde en çok ne satılır ki? Tabii ki şehvet. Ya aşk? O başka bir vilayette. Pek çok ünlü bir kinolin sarısı ülkesindeyiz. Şiir seven solucanlar sarhoş takliti yapmada. Resim yerlerde sürünmede biz istemesek de. İşte dur burada ey Hayyam. Senin de ilinin bir şahı mı vardı? Belki. Şahmaran şehinşahına mı rast geldik bir büklümde. Belki. Patent mavisi ayyukta şimdi. Gök sırlı urbalarına bürünmüş rahipler yürüyor ardımızca. Sinirli amazonlar kentinde yeşiller can çekişiyor ağlayarak. Biz ortalıkta dolaşırken söz gölgemiz oluyor ardımızca. Kızıl sahtiyan kuşanan tarikat ehlinin sufi yaklaşımıdır rubai aslında. İnandık ve şöhretini mi duyduk son sufilerin Buhara'da? Belki. Santoralı kahraman berber kesecek ense, yazacak şiir aranıyormuş. Al sana koçaklama. Al koşma ve sagu. Ağla ağlayabildiğince be Santoralı. Ve tıraş et dizelerin fazlalıklarını. Evet ağlıyordu adamımız. Kim bilir bizim durumumuza çok mu üzülmüştü? Belki. Kolay değildi elbette Babil'de zenginken Basra'da yoksul olmak? Ya sence? Doğru mu? Belki. Bunun içindi bulutların içinde bulutlar saklaması. Güneşin ışık ağlaması bundan mıydı Belki. Bize bir iyilik yapmak mı istemişti yağmurlara kara çalan zadegan? Belki. Cebinden dört tane dağlama çemberi çıkardı son ebabil terbiyecisi. Biri banaydı. Diğerleri diğer tutsaklara. Ve en ücra kançılaryada bir mühürdardı aşk. Dağladı hepimizi, Salvo can? Sen duyumsadın mı o acıyı? Duyumsadım Galiba.
2/:
Öyleyse niye tarik-i mürekkebideyiz apak olarak?
Ne diye Santoralı kahraman berberdir ensemizde gezinen?
Ulan oğlum Salvador de hele.
Deli miyiz ne ikimiz de?
Durma davran öyleyse...
Yolumuz uzun ve toynaklarımız macenta kırmızısı.
Menzilimiz lebaleb turkuvaz mavi kahır.
Ki hiç gelmez soğuk kutularda beklemeye.
Doğru sihri Babil'e...
Şiirin tuvalini rengarenk bezemeye...
Kayıt Tarihi : 18.6.2006 18:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!