Onur BİLGE
Allah, öyle güzel yaratmış ki dünyayı; yılana kadar süslemiş püslemiş, seyrine doyulmaz hale getirmiş. Göklerin en yakıcı felaketi olan yıldırım bile muhteşem bir göksel gösteri! O ateşin annesi sayılan bulutların rengi, şekli, birleşip dağılarak hareket halinde oluşları fevkalade bir güzellik... Gökyüzünde gelinlik kızlar gibi salınmalarını seyretmek bile ayrı bir haz veriyor. Bazen sararıyor bazen kararıyorlar bazen de utanarak kızarıyorlar. Bazıları, farklı renkte bir hatla çerçeveleniyor, duvara asılı, yaldızlı ve renkli çerçeveler içindeki nadide tablolar gibi...
“Kararmaya yüz tuttuğunda geceye yemin olsun.” diyor, Allah-ü Telâlâ. Pırıl pırıl güneşli günü yavaş yavaş karartıyor, yıldızlarla donatıyor. “Onlar, donanma ışıkları değil! Boşuna asılmadı gökyüzüne! ” diyor, gökyüzüne bakarak tefekkür eden değerli bir eren. İnsanların bakmaları, görmeleri ve ibret almaları için, görme yeteneği sınırları içine alındı. Şu anda, çoktan yok olan yıldızları varmış gibi görmekteyken; yeni yaratılanları henüz görememe zavallılığındaki gözlerimiz, görebilmesi için bunun gibi nice zamana gerek duyduğu olayı seyredemezken, sadece gördüğüne inanmayı, gayba inkârı veya şüpheyi sürdürmekte...
Mesafe farkından ötürü, çoktan patlamış gök cisimlerini var zannederek aldanan gözlere sahip kişiler olan bizler, çoktan var olan yenilerini göremediğimiz için yok saymakta değiliz. Görmemesi gerektiği için perdelenen gözlerimizle, cinlerin ve meleklerin var olduklarına, ayarı kısılmış madde gözlerimizle bakarak karar veremeyiz. Varlığını, bilim ve deneyle algıladığımız, elektrik gibi pek çok gözle göremediğimiz, elle tutamadığımız şey var. Hayal, rüya, akıl gibi şeyler de madde olmadığı için yok sayılacak şeyler değil.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.