Onur BİLGE
Muratpaşa Camisi’nin avlusunda biraz dinlenmek istedi. Uzun yürüyüşlere dayanamıyor. Bu tarihi eserin önünde, asırlık ağaçların altındaki banklara oturduk, hatıralardan söz açmış, konuşuyorduk. Elimde evirip çevirirken, anahtarlığın kenarındaki, üzerinde ‘Allah’ yazılı küçük gümüş parça yere, çakılların arasına düştü. ‘Tık’ diye bir ses çıktı, eğildim, baktım, yok! Aradım taradım, yok! Üzerinde Laf-ı Celal olmasa, önemli değil ama o öyle bir yazı ki ayaklar altında kalamaz!
“Mutlaka bulmalıyız! Yer yarıldı da içine girmedi ya! Orada o, alacakaranlıkta göremiyoruz. Kalk, açık bir yer bulalım! Çakmak ya da kibrit, artık ne bulursak...” dedi, amcam.
Zaten yeteri kadar yorulmuştu. Tam biraz dinlenecekken... Kalktık... O saatte açık yer bulmak zor. Neyse ki garaj muhitindeydik, yakınlardaki bir büfe açıktı. Oradan çakmak aldık, geri döndük. Oturduğumuz bankın altındaki taşları üşenmeden elden geçirdi. On beş dakika kadar süren bir arama sonunda, düştüğü yerden bir adım kadar uzakta, toza toprağa bulanmış vaziyette buldu ve bir:
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,