Onur BİLGE
Yaşatmak isterdim onu, son zamanlarında. O ana kadar hiç yaşamadığı kadar mutlu, huzur içinde... Hayatına hayat katmak elimde olabilseydi. Yaşaması için ölümüm dahi gerekseydi! ..
“Sahil kasabalarının birinde, ağaçlar içinde kaybolmuş bir köy evinde yaşatmak isterdim seni. Ahşap, harap, tek odalı bir de... Alabildiğine çiçekli, sınırsız bir bahçe içinde; harımsız, hudutsuz... Önünde bir göl olmalı veya bir çay, bir arık, belki de... Şırıl şırıl akmalı, biteviye. Her iki yanı ve arkası ağaçlık, koruluk ya da orman... Kuş sesleri mi istersin o zaman, cıvıl cıvıl; su sesi mi dersin? Şarkılar mı dinlersin, şöyle eskilerden? Sevda şiirleri mi? Yağmurun kiremitlerdeki tıkırtısını mı, oluklardaki şakırtısını mı yeğlersin? Ya da olabildiğince sessizlik... Ne dersin, amca?
“Hayal... Gerçekleşemeyeceğini bile bile düşlemek, güzellikleri... Beyin gücüyle mutluluk mekânları oluşturmak... Hayale sınır yok. Yaz, çiz, karala! ..”
“Her taraf yemyeşil olmalı. Su açık yeşil, dibi yosun yeşili... Yeşilden bıktığın olur mu? ”
“Sahi, yosun yeşili dedin de... Gözlerin dönmüş senin. Işıkta baktım da... Çocukken siyahtı. Kapkara... Sonra kahve olmuştu, değil mi? Yeşile çalıyor, şimdi. Yosun yeşiline... Hırsız gözlü! Cadı! ”
“Güneşte yeşil olduğuna yemin edebilirsin. Rengim de açıldı, Bursa’da. Güneşi, aynı güneş ama Antalya’nınki gibi yakmıyor.”
“Çocukken kimse içeriye alamazdı seni. Sokaklardan gelmezdin! Çok şımarttı baban seni. Biliyor musun, en çok seni seviyor.”
“Sevgi gizlenemez ki! Biliyorum tabi. Annemin sevmediğini de... Yani ablam kadar...”
“O kadarını bilmem. Belki şımartmamak için yüz vermiyordur.”
“Bilmiyorum. Onlardan bahsetmiyorum ben. Seninle gitsek, diyordum. Bir sahil kasabasına... Bir balıkçı köyü de olabilir. Denize açılırsın, kayıkla; balık tutarsın her gün. Olmaz mı? ”
“Tam balık tutmayı öğrendim, ömür bitti! ”
“Ölümden bahsetme şimdi. Tam en güzel mutluluk hayalleri kurmaya başladığımda...”
“Bu anlattıkların, benim için yazmış olduğun şiirin içinde geçenler, değil mi? ”
“Evet. Say ki şiir açıklaması... Fakat içimden gelenler, bunlar. Ne diyordum? Ha! Yeşilden bıkar mısın, bir zaman? Rengârenk çiçeklerden? Ara sıra başını kaldırıp bakar mısın masmavi gökyüzüne? Güvercinler geçer mi beyaz, bembeyaz? Harika bir tablo halinde, bulutlar... Her an şekil değiştirmekteler. Etrafta uçuşan ipek kanatlı, yaldızlı kelebekler... Onlar da rengârenkler... Kapat gözlerini, seyret, bak! ”
“Gözlerimi kapattığımda, ışıklar sönüyor. Kapkaranlık oluyor, her yer. Hiçbir şey görmüyorum. O bahsettiğin yerde, gece de oluyordur, mutlaka. İşte ben o geceyi yaşamaktayım. Kelebekler de bir günlükler...”
“Sinema salonlarında da öyle... Her yer karanlık...”
“Her yer karanlık, pür nur o mevki! Mağrip mi yoksa makber mi Ya Rab? ”
“Amca... “O şarkıyı bir daha söyleme! ” demedim mi? Lütfen...”
“Tamam, tamam! Asma suratını! Sustum işte! Başka söyleyeyim. Ne istersin? ”
“Burada olmaz. Tophane’ye girelim. Denizin kenarındaki kayalıklarda... ‘Mihrabım Diyerek’ ama Zeki Müren’in söylediği gibi...”
“Peki efendim! Emredersiniz! Bu çıkmayan, çıkamayan sesimle... Nefes alamazken... Lisedeyken göğüslerimizi ölçerdik. En çok benim göğsüm şişerdi. Her sabah koşardım. Spor yapardım. Nerden alıştım, o zıkkıma! .. Allah kahretsin! ..”
“Ne kadar güzel anlatıyordum! Sadece gözlerini kapat, hayalinde canlandırmaya çalış, ne olur! ”
“Burada mı? Yolun kenarında... Gelen geçen ne der? O zaman, dediğin yere gidelim, kalk! ”
“Yarım saat kadar da orada oturur, denizin karanlığına demir atan yatları, ışıktan ibaret balıkçı sandallarını seyrederiz. Deniz havası alırız. Yosun kokusu...”
“Her şeyden zevk alıyorsun. Her şeye şairane bir bakışla bakıyorsun. Gözlerini bana ver. Ben de göreyim, o senin gördüklerini. Benim gözlerim renkli değil. Koyu kahve... Galiba onun için her şeyi karanlık görüyorum.”
“Güzellik, gören gözdedir ama renginde değil. Beyninde... Ona kalsa, karanlıkta teşekkül ediyor, görüntüler. Kapkaranlık kafatasının içinde... Sinema salonu, fotoğraf stüdyosunun banyo odası gibi... Onun için gözlerini kapatmanı istedim ya... Ben öyle yapıyorum, hayal kurarken. Önce beynimin ışıklarını söndürüyorum, sonra filmi oynatmaya başlıyorum.”
“Şu banka oturalım. Burası Yat Limanı’na hâkim.”
“Evet. Engelsiz seyredilebiliyor, buradan.”
“Üstün kirlenmiyor mu senin? Nasıl giyebiliyorsun beyazı? Ben yarım gün giyemem. Kirlenmiş gibi gelir, kirlense de kirlenmese de... En iyisi koyu renkler... Rahat... Tozlanırsa silkelersin, olur biter.”
“Haydi, silkele beyninin tozlarını da başlayalım. Haydi amca! ”
“Zaten “Her yer karanlık...” Ne lüzumu var.”
“Haydi kapat! Tamam. Sakın açma! Bir sahil kasabası... Bir balıkçı köyü düşle. İstediğin gibi... Ressam sensin. Çiz, boya, canlandır. Her yer yemyeşil... Sadece deniz ve gökyüzü masmavi... Sevdiğin varlıkları yerleştir, sağa sola. Beyaz güvercinleri de havaya... Hareket ver onlara. Biraz daha renk ver. Bıktıracak kadar yeşillik, rengârenk çiçek, kumsal ve deniz... Az gelirse çiçeklerin alı, moru, sarısı; maviliklere beyazlar serpiştir. Yavaş yavaş hareket ettir, gökyüzünde bulutları. Denizde, ritmik aheste hareketlerle kıyıyı dövdürt, dalgalara. Köpüklerde mutluluk bulmaya çalış. Arada sırada gökyüzüne doğru kaldır başını; sana âşık, utangaç pembe bir bulut ara.”
“Kıyıda bir kayık var. Mavi boyalı, beyaz çizgisi var, ortasında. Adı Damla... Denizde bir damla olabilmek için ona biniyorum. Asılıyorum, küreklere! Beni bekleme bir süre.”
“Beni neden almadın kayığa? Var mı öyle yağma? Anca beraber, kanca beraber... Aşkolsun! ”
“Hava kararıyor. Güneş batalı çok oldu. “Karanlık çökünce sokağınıza, köşede ben varım, unutamazsın! O mutlu günler hep gelir aklına, sen beni ömrünce unutamazsın! ..”
“Nasılmış? Bak nasıl keyfin yerine geldi! Siyah yine arkada, fonda... Karanlık bir gece yarısı... Sıcak bir yaz gecesi... Denizin kucağına atmışsın kendini, kulaç atıyorsun.”
“Sonra çıkıp kumlara uzanıyorum ve bir şarkı söylemeye başlıyorum. “Dün gece mehtaba dalıp hep seni andım. Öyle bir an geldi ki mehtap seni sandım.” Sen nerdesin o zaman, başımın belası? ”
“Ben evdeyim. Şiir yazıyorum, loş ışıkta. Kâğıt parçalarına, yumuşak uçlu resim kalemiyle, biteviye... Teypte sevdiğim şarkılar, önümde kahvem var. Kimse dokunmasın bana. Sen biraz daha sahilde kal. Rüzgârlara ısmarladım serinliği, sabah için sıcaklığı güneşe... Pürneşe başlayacaksın, yeni güne; pürneşe! ..
“Bu kadar mı? “Yıllar geçti unutmadım. Unutmadım, aklımda... Hatıralar bir tarafa... Ah! O gözlerin saklımda...”
“Güneşin bittiği yerde grileşecek romantizm. Tatlı bir yorgunluk çökecek, akşama doğru. Biraz durgunluk, rehavet... Çilingir sofrası, mum ışığı, parfüm kokulu tütsüler, doğunun gizemli dünyasından...”
“Parfüm kokusu duyuyorum, gerçekten. Transa mı geçtim ne? ”
“Hayale sınır yok! Yaz, çiz, karala! Bazen fasıl bazen fonsuz şiirler... Bir senden, bir benden...”
YAŞATMAK İSTERDİM
Yaşatmak isterdim seni
Elimde olabilseydi
Yaşaman için ölümüm dahi gerekseydi
Yaşatmak isterdim seni
Bir köy evinde
Ağaçlar içinde kaybolmuş
Ahşap harap tek odalı bir de
Alabildiğine çiçekli
Sınırsız bir bahçe
Önünde bir göl bir çay bir arık belki de
Kuş sesleri mi istersin
Su sesi mi dersin
Şarkılar mı dinlersin
Sevgi şiirleri mi
Yağmurun kiremitlerdeki tıkırtısını mı
Oluklardaki şakırtısını mı yeğlersin
Ya da olabildiğince sessizlik
Ne dersin
Yeşilden bıktığın olur mu
Ara sıra başını kaldırıp
Bakar mısın maviye
Az gelir mi çiçeklerin alı sarısı
Maviliklerden beyazlar mı beklersin
Siyah yine arkada fonda
Karanlık bir gece yarısı
Rüzgârlara ısmarlardım serinliği
Sıcaklığı güneşe
Pür neşe başlardın güne
Pür neşe
Güneşin bittiği yerde
Grileşirdi romantizm
Tatlı bir yorgunluk akşama doğru
Biraz durgunluk
Çilingir sofrası
Mum ışığı
Parfüm kokulu tütsüler
Doğunun gizemli dünyasından
Bazen fasıl
Bazen fonsuz şiirler benden
Yaşatmak isterdim seni
Elimde olabilseydi
Yaşaman için ölümüm dahi gerekseydi
*
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 0244
Kayıt Tarihi : 11.12.2009 21:07:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Onur Bilge](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/12/11/0244-hayal.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!