Onur BİLGE
Akşam, eskiden olduğu gibi dama çıktım. Her tarafı uzun uzun seyrettim. Sokak çeşmesi, gün boyu yorulmuş da dinlenmeye geçmiş, canından bezmiş yaşlı bir adam gibi kolu sarkmış duruyordu. Sabahtan beri yalağından taşarak yan arsaya kadar uzanan sularla ıslanan toprak yavaş yavaş kuruyordu. Başındaki ahşap elektrik direğinin sarı ışığının altında, üzerine çiy yağan dut ağacının ona doğru şefkatle eğilen gövdesi, sık ve gümrah dalları, taptaze iri yaprakları pırıl pırıl parlıyor, meltemle hafif hafif sallanıp kıpırdadıkça her yeri ışıldıyordu.
Beton yol, evimizin hizasına kadar gelmiş, o engebeli dar sokak ve yanındaki tek göz odadan ibaret; kararmış, yosun tutmuş kiremitleriyle, yarı beline kadar çamur olmuş, sararmış beyaz badanalı gecekondu, olduğu gibi duruyordu.
Ne su kavgalarına şahit olmuştu, burada ayakta kalabilenler! Solda, yol boyu uzanan kırmızı çamurla örülmüş taş duvar, yer yer yıkılmıştı. Ahali dağılınca, herkes evine girince, garipsemişti mutlaka, canı sıkılmıştı, yaşlı ve yorgun tulumbanın. Acaba farkında mıydı, burada olduğumun ve ona can yoldaşlığı yaptığımın? Bilseydi, başını çevirip bakar mıydı? Yerinden kalkabilseydi, bana doğru koşup, boynuma sarılır mıydı? Oysa şimdi ben öyle yapmak istiyorum. Eskisi gibi onunla tokalaşmak, şakalaşmak, öpüşmek ve buz gibi suyunu yudumlamak dudağından, kana kana...
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta