Onur BİLGE
Gözlerlini görsem de hayal etsem de gecelerce, varlığının avuntusu, dost ve arkadaş bana. Her gece dolunay yok, yalnızca Samanyolu... Saman çekilen yolun, gecede ışıltısı ve bir parça ay gibi, dolunay gibi yüzün... Gecede ve gündüzün, ne gam, tasa ne hüzün... Bir de mahzun bakışlar; ihtiras ile bakan... O yüzden hayranıyım, utangaç bir çift gözün.
Bakışların beynimde flaşlar patlatırken, yıldızlar dökülürken aramıza, kum oldu. O büyülü gözlerin, ölümsüz tutkum oldu.
Zifiri zindan gece, herkes kendi âleminde... Vakitlerden bir haziran akşamı... Şöyle serin ve ferah meltemlerin estiği... Başımı kaldırınca gözlerinle tanıştım. Gözlerin, çaykarası, koyu sevda deminde... Gecenin zifirinde, iki ateş parçası...
Her ne kadar utanıp, kaşlarınla örtsen de, kavuştuğum serveti kaybetme, iyi sakla! Dilediğince gizle, yabancı bakışları hazineme yasakla! Kapat, ört, gözlerini, göremesin hiç kimse!
Ben, aşk denen duyguyu, yarasından öğrendim. Yay gibi çatık kaşın karasından öğrendim. Ulaşılmaz sevdayı, karasından öğrendim. Kaçamak bakışlarla anlattım, her fırsatta. O masum bakışların manasına uymayan, fırsatçı ve yabani bakışlardan iğrendim! Sen kaldın hayatımda, her kim varsa; attım da!
Gözlerin derin kuyu, yutuveren uykuyu... Uçsuz bucaksız çamlık, kapkaranlık ormandır. Özgürce kulaç atıp girdabına daldığım, gece gündüz cezbeden bir huzur okyanusu... Gözlerin tek solukta okunan bir romandır.
Gözlerin, derin ırmak... Kayalardan kaynayarak çıkan, çağlayarak akan su... Gözlerin kaynak suyu... Ürkek mahmurluğuyla, kaynağından taşan su... Eğilip, gözesinden yudum yudum aldığım. Yüzünde, hayalini seyretmeye daldığım...
Gümrah kirpiklerinle yüzeyi kararınca, içinde yakamozlar oynaşmaya koyulur. Sarhoş eden bir meydir; içtiğim, kararınca, diplerinde gölgeler koyuldukça koyulur. Oyulur bakışlarım, kor ateşler değdikçe; ruhum tenden sökülüp, can bedenden gidince.
Kalbim, mutlu bir çocuk; zaman, bayram sabahı... Bakınca meşke başlar içinde cümle sazlar. Parladıkça parlarken, göz alırken siyahı, mutlulukla dans eder ruhumda cümle hazlar.
Ey, Güzeller Güzeli! .. Ey, Melek Yüzlü Peri! Kaçırma gözlerini; bu, vuslat gecesidir! Ciğerime işlesin, yaksın değdiği yeri! .. Tam yedi kat anlamlı aşkın bilmecesidir.
Hiç kırpma gözlerini, ayırma gözlerimden! Artık o kadar bile yoksun kalamam! Büyülü bakışların mest eden hülyasından, aklımı baştan alan efsunlu dünyasından, bir saniyeliğine bile asla uzak kalamam! Sıyrılacak bedenim sanki bütün derimden; mahrum kalırsam bir an, mutluluk deryasından. Karalar bağlayacak, yedi yer gök, yasından.
Uzasın da uzasın kirpiklerinde gece; sürsün, mahşere kadar! Bir mermer heykel gibi ay ışığı yıkasın, el değmemiş tenini. Bırak bakışlarını, bakışlarım okşasın! Karanlıklar Sultanı, aşkımız gibi nice O/Nur/lu karasevda sonsuza dek yaşasın!
Gözlerimi açınca, huzur veren rüyadan, içimde ona ait tüm tüm duygular canlandı. Yazmadan duramadım, çay kokusu gelirken. Ardından kızarmış ekmeklerin, tereyağın kokusu... Kahvaltıya bekliyor, annem çağırıyordu. Fakat içimde, susmak bilmeyen bir ses, nefes nefes:
“Yazsana! Yaz, hadi yaz! Bu, en doyulmaz haz! Annen beklesin biraz.” diyordu.
O kadar hızlı yazdım, uçarcasına, kaçarcasına ki kâğıt, sakince duruyordu; kalemse koşuyordu. İçimdeki o sesse, hızla konuşuyordu:
“Sadece gözleri mi? Ya masum tebessümü? Ya o kendinden emin, yapayalnız halleri? Öksüz bir çocuk gibi ortada dikilişi... Sonra boynunu büküp, sessizce çekilişi... O son günü hatırla! O son dakikaları... Bardaktan boşanırcasına yağmur yağdığı vakti... Hani bu ayrılığa, yerler gökler ağlarken... Hani o çok sevgili, çaresiz el bağlarken... Koparken birbirinden, o siyamlı ikizler... Hani onca yağmurla yükselirken denizler... Toprağın kokusundan yanıyorken genizler... Hani, hani acı bir buruklukla burulurken... İki canların canı, kalbinden vurulurken... Artık seni camların gerisinden kim izler? Gözler... Ağlayan gözler...
Gözyaşları, yağmura karışıp akıyorken, can yoldaşın perişan, yıkılmış bakıyorken neler hissettiğini, düşündüğünü de yaz!
İşte bitti, koca yaz. Yakında başlar ayaz. Dağların her yerini sessizce kaplar karlar; sessizce, beyaz beyaz... Yaz be, yaz! Sofra beklesin biraz! ”
G E C E. G Ö Z L E R İ N
...................Kar/anlıklar Sultanı!
......................Ey, Güz/eller Güzeli!
..........................Ey, Melek Yüzlü Peri!
.............................Bu şiir/im de sana...
................................Artık duy/sana! ..
Gecenin zifiriyle, gözlerinde tanıştım
Her ne kadar utanıp, kaşlarınla örtsen de.
Kavuştuğum serveti kaybetmeye alıştım
Dilediğince gizle, hazinemi ört, sen de!
Ulaşılmaz sevgiyi, kar/asından öğrendim
Kaçamak bakışlarla anlattım, her fırsatta.
Manasına uymayan bakışlardan iğrendim
Bir sen kal hay/atımda, her kim varsa; sil, at ta!
Derin karanlıkları, huzur okyanusudur
Özgürce kulaç atıp girdabına daldığım.
Ürkek mahmurluğuyla, berrak akan bir sudur
Eğilip, kaynağından yudum yudum aldığım.
Gümrah kirpiklerinle yüzeyi kar/arınca
İçinde yakamozlar oynaşmaya koyulur.
Sarhoş eden bir meydir; içtiğim, kararınca
D/iplerinde gölgeler koyuldukça koyulur.
Kalbim, kutlu bir çocuk; zaman, bayram sabahı...
Bakınca meşke başlar içinde cümle s/azlar
Parladıkça parlarken, göz / alırken siyahı
Çılgın gibi dans eder ruhumda cümle hazlar.
Ey, Güz/eller Güzeli; Ey, Melek Yüzlü Peri! ..
Kaçırma gözlerini; bu vuslat g/ecesidir!
Ciğerime işlesin, yaksın değdiği yeri!
Tam yedi kat anlamlı aşkın bilmecesidir.
Hiç kırpma gözlerini, ay/ırma gözlerimden!
Büyülü bakışların mest eden hülyasından
Sıyrılacak bedenim sanki bütün derimden
Mahrum kalırsam bir an, mutluluk deryasından! ..
Uzasın da uzasın kirpiklerinde gece...
B/ırak bakışlarını, bakışlarım okşasın!
Karanlıklar Sultanı, aşkımız gibi nice
O/Nur/lu kara/sevda sonsuza dek yaşasın!
*
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 0232
Kayıt Tarihi : 1.12.2009 16:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!