Züldar Begüme Altı Yüz On Altıncı Güzelleme
616/:
Hayal ülkemin begümü Züldar:
Kocaman bir gökyüzü gibi unutulamayız biz.
Bağıra bağıra anlatmalıyız bu yağanın yağmur,
Yağmurun da bize ait bir ifrazat olduğunu,
Burcu burcu aşk kokmasının bundanlığını.
Ama susarsın be Zü...
Susar ve habire suskun sevdalar taşırsın ateşe,
Ve yürekler içre koygun mağmasına Ahmetistanın.
Eyvallah Zül kız...
Kırlara yeni düşmüş pembe bir sığırcık yavrusudur,
Beni ve seni yan yana çizen gagacık vuruşu.
Kıyamet otlarının üzerindeki yeşil ateş parçasıdır.
Oysa Züla can...
Güvercinlere kaçardı bir vakitler saçlarımıza,
Ve eflatun umutlarımıza kona kona...
Ama şimdi yalnızlığımın diğer adıdır palaz,
Sonbahardan arta kalan son göçmen,
Ve Nil vadisine akan kuşlar gibi ıpıssızım.
Karanlıklarda yabancı bir gözüm.
Kırık kelimeleri onaran maharetsiz bir ustayım.
Bu yüzden toparlayamadım dudaklarından son düşenleri.
Yani Zü'm...
Hiçbir zaman olmayacak bir söz dizimidir bizimkisi:
Mesela 'Seni seviyorum,' gibi...
Öyle mi ey begümler şahı?
O zaman unutur muyum seni dersin satır aralarında?
Böyle durumlarda söz gümüş olur.
Ölümse benim için en iyi liman olur bazen.
Her olmuş olan yaşam parçası ise bir hayal.
Bu hayali oyalanmalara rağmen Zü...
Şehrin ayaklarından arta kalan izlerde buldum seni.
Islandım akmayan yağmurlarda aylarca
Kokunla yağladım saçlarımı,
Ağaçlarımı naylon elmalarla bezedim...
Çekip alan beni o gölgelerden şeffaf ellerindi.
Yüzdüm parmak aralarına kurulu gökadalarında,
Cibril'le senkrona kesti o an gökyüzünde kozmik hız.
Şiir ilinin ölümsüz burcundasın,
Sen ey begüm kız...
Arzın semaya hurucundasın,
Yıldız yıldız...
Ah yalancı hırsız!
Kayıt Tarihi : 2.4.2006 17:50:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!