01Yağmur Çiselerken Sulu Sepken Buğular!

Duvar o duvardı,
Zurna o zurna!
Ve o duvarda ömrümüz asılıydı takvimin çivisinde,
Ben Perşembe,
Yanımdaki yay pazarı ha devirdi, ha devirecek…
Doluverdi sıcak suyla radyatörler do notasınca,
O an sarmalındaydık her bir arsız bağlamında hayatın,
Sayın ki bindiğim kır atın kasarak kantarmasını,
Gülümseseydim bir gül kadar ömrü olurdu sevdamın…
Yeminse yemin size lan haytalar: Dinime, imanıma!
Şimal yanıma poyraz kalıbı, cenubuma hayallerimi almalıydım,
Oysa ben dilsiz bir dilşekerdim,
Gözlerimle dinlemek isterdim sardalya cümlelerini,
Yaklaşın hele yanıma lan çorbacılar,
Tevarihin orta yerinden söz edeceğim yine:
İşitsem gözümle ayan beyan ayartırdım arka yanımı,
Hem vallah, hem de billah! Var mı dahası?
Vahası çoktan kurumuş bir gece delisiydim bende bu çölde,
Ellerim titreşiyorsa çok sürmez ağlardım,
Ayazma çeşmelerini çıldırtan sesleriydi zemzem artıkları,
Katıkları küf kesmiş bir peksimetti bizim yılan ödümüzde be!
‘Bir gün mü, yoksa bir gül mü desem? ’ Nebleyim…
Kıyametli bir molla ve kıyamet kopma sinyali çaktı.
Gülümseseydim bir gül kadar ömrü olurdu sevdamın…
O an sarmalındaydık çile çile yani her bağlamında hayatın,
***
Relaks!
Yani sakinleşelim gari bre çılgınlar!
Kıpırdamayan yaprakların dansıdır izlediğimiz aleks dallarında,
Sayın ki bindiğimiz atın kasarak kantarmasını,
Toparladık aklımızı yumak yumak bağlayarak çileler dünyasına,
Duaların yağmuru yağar bulut ardında avuçlara arada,
Sel akar ya Ankara’nın Sakarya’sında ve Muğla çökertmesinde,
İnsan bu, hangi damlasını boşa atar ki?
Gülümsesek hepimiz bir gül kadar ömrü olur sevdamızın da…
***
Kulaklarınızı verin,
Şimdi ezoter bir derviştir size kelam edecek şu an…
Seçilmişler deryasındayız ay gafil oğlu gafiller,
Siz bilmeseniz de Kunta Kinte’siyle Gamb illerinin,
Veya küpeştesine dayanmışız arsız bir kadırganın Prevezede,
Gülümsesek bir gül kadar ömrü olur sevdamızın da…
Sayın ki bindiğimiz atın kasarak kantarmasını,
Duracaksak zamanda durur muyuz lan onla beraber?
Az gelir on, arkası uzar yüzona…
***