01Rüyalarımızı Günahsız Uykularımızın Hı ...

Yorumlarken yorulduk,
Yani dünyanın donmuş kalıplarında formatlanan hayatı,
Haşarı çocuklar dayattılar gırtlağımıza kalın kalın hezenleri,
Yuttuk çaresiz ve yekindik, kabullendik ruhumuzu ezenleri.
Rumelihisarı’nca kalın duvarlar arasındaki zula yerine,
Bir parça heroin, bir gıdım haşiş ki sokulmuştur en derine,
Uzak enlemlerde yaşanan Güneş tutulmasına rağmen,
Bunalımlı caddelerin fotosel ışıklarında oldu da bitti alem,
Tüllenen bir örümcek ağıyla ve beyaz güvercinlerle,
Hatta kelebeklerle kurtlar el ele…
Parçalanmış yağmurlar düşüyor ipeksi yamaçlara,
İşte şimdi şiirli çorba okutma zamanıdır asırlık açlara.
Şekerli baldıran akıtma deprem yarıklarına,
Buzdan aynaların acımasız kırıklarına…
***
Ben sen ve o…
Yorumlarken yorulduk valla,
Yani dünyanın donmuş kalıplarında formatlanan hayatı,
Kulak memesinden birazcık daha katı,
Sırılsıklam umutlarımızı pul şişelere damıtamadan,
Dikip 42’yi Baldanos tepelerine ya da Cudi’ye uzatamadan,
Ölgün şarkılar söylerdik hüzzam makamında,
Hani ya biz kuzular Kalahari’de safari de kurd avında,
Bir Cemre zamanıydı sanırsam,
Uyar lütfen kardeşim İdi Amin beni, eğer aldanırsam,
Berk zırhını kuşanan Kilise avlusunda kara bir çelenk,
Hemen yanıbaşında dururdu onun Şahı Bilderberg,
Kırmızı güllere inat,
Kanı gibi donu da doru bir at,
Uzak enlemlerde yaşanan Güneş tutulmasına rağmen,
Kaldırın ellerinizi lan Ortodoks kavlince: “Amen! ”
Taziyeler şehrinin mihrabında bir yosma peşindeyiz,
Rahat olun Kalvenistler, yakalamadan yakalanmayız ki biz.
Toynaklarımız altında tımarsız bırakılan küheylanlarımızla,
Baldımıza en cinsel hakareti çivileyen bacanaklarımızla,
İremse iremdeyiz, Meramsa meramda yani…
***
Biz siz ve onlar…
Yorumlarken yorulduk vallahi,
Çörekotunda küçülen ruhların serin yürüyüşünde,
Uzanamadık ya yanarız ona bir mersiyenin ılık döşünde,
Ama yine de şah döşeğini ve ol Isfahan’ı unutmalıyız,
Ya da ikindi sevdaları içinde bir dilek tutmalıyız.
***
Ben siz ve onlar…
Yorar bizi be Sami bu yorumlar!
Kimden duydum, nereden ya da neden be,
Yıldızların kayışında dikenler gül mü açarmış ne?
Yorumlarken dünyanın donmuş kalıplarında formatlanan hayatı,
Saldık vezin vezin boy atan çayırlık bir koşmaya can içi doru atı,
Dedik ya hem çayırlık, hem de çayır ki boy boy,
Ben sen ve o… mamafih açmalardayız oy!
Papatyalar kahkahalarımızla selâmdan önce açar biliyorum,
Şairim, abem, sultanım! Şiirinizin ayakucunda eğiliyorum,
Havai fişeklerin renkleri yağmaktaysa Cemre’lerimize,
Ve düşmedeyse %5 oranında bir miktar mısra her birimize,
Bir yanımıza aşkımızı, bir tarafımıza kanlımızı alalım
Denize doğru ağlayan şehirlere güzellemelerle dalalım,
Uzak enlemlerde yaşanan Güneş tutulmasına rağmen,
Hayranımız ve salya sümüktür az sonra cümle alem,
Lalezarımızda ayrıklar yeşerirdi ya bazı bazı,
Karacaoğlan gibi çalmalı sazı,
Ve şiiri Baki gibi ırlamalı üstad,
Yoksa altı kabahat,
Üstü kabahat…
***