01Memleket Havasında Name-i Zartan

Yani demem o ki uşaklar:
Ne olacak bu memleketin hali? Ey ahali!
İnsanımızın cevapsız sorusu şimdi ekmek arası simit,
Ah ah derlerdi eskimeyen eskiler: Git ey şanlı gubet be git! ”
Şimdilerde “Oh oh! ” diyorlar ya yeni yetmeler Nivyork lisanınca,
Ve eski bir komitacının bıraktığı mazgalda bir baş,
Bağırsa mı bağırmasamı o ruh?
“Kim lan o kuşağımın ucuna basan? ”
Memleket Havasında Name-i Zartan
***
Son dervişliği de pazarladık nihayeti,
İthal tenis kortunda iyi pahaya yani,
Sokak yosmalarına sarıldık sarmaşık dallarıyla,
Unutturdular unutulmaz şarkıları bir sonbaharda,
Riyakar gülüşlere kurban olmuşuz ki ne oluş,
Sayın ki sonsuza dek yokoluş…
Yani demem o ki uşaklar:
Ne olacak bu memleketin hali? Ey ahali!
Ne Mustafalar kaldı, ne de uzun Hasan…
“Kim lan o çamaşırları gül dalına asan? ”
Memleket Havasında Name-i Zartan,
***
İçi boş selâmlar cafcaflı ambalajlarda,
Perçinsiz kalan dostluklar karanlıklarda kara kedi,
Ne olacak bu memleketin hali?
Sorgulamayan insanları sorgulamazsa karakollar,
Biz sizin geçmişinizi de bilirdik lan cemaziyelevvel pazarlamacıları,
“Sen neymişsin be abi”ler diyarının esas oğlanı,
“Kim lan o Hasan’dan evvel basan? ”
Memleket Havasında Name-i Zartan
***
Baldır bacak festivalinde kolkola arsızlıkla,
Yani demem o ki uşaklar:
Ne olacak bu memleketin hali? Ey ahali!
Bir sakız ki “Made ın Yusa” ağızlar içre,
“Bir düzene girecek memleketin hali nasıl olsa” mı?
Ne olacak senin hali pür melalin ey Kücet?
Ah ile vah ile geçti bir kervan güneşin kirpiklerinden
Eskilerde kaldı gözün bilirim ve İskender yemektir düşün
Ve yoğurtlu. Gözünü sevdiğim nazlı dilberim ey’
Umutla birlikte ne de gider hamsi pilavı…
Işık yakında ya çakar ya da burnu üstü çakılır. Korkmayın,
Onlar ahanda kapının arkasındalar,
Yani demem o ki uşaklar:
İyi olacak bu memleketin hali. Ey ahali!
“Kim lan o konuşulacak yerlerde susan? ”
Memleket Havasında Name-i Zartan
***