01Kutlu Göçün Türküsü Şiiri - Ahmet Yozgat

Ahmet Yozgat
2011

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

01Kutlu Göçün Türküsü

HİCRET TÜRKÜSÜ
Vakit tamam, ey ahali toplanın haydi,
Tesbih tesbih kızgın çölde, yönümüz poyraz,
Ne ilkbahar, ne sonbahar, mevsim sade yaz,
Ol sebeple çölde değil, say ki cehennemdeyiz…
Vay ki cehennemdeyiz…
Oy ki cehennemdeyiz…
***
Vakit tamam gibi ey ahali,
Şehrin her hali, besmeleyle yekinmeye hazır ulu hicrete,
Her anı, bir başka zindana evrilirken Mekke'nin,
Güneş ışın ışın ağlayan bir matem kızı şimdi göklerde,
Mavimsi öbeklerde çatık kaşlı bulutların arkasına atılmış bir yeşil haber,
Ne gider çöl ortasına mıhlanmış kervan, ne de durur göğün altında.
Hurma dalı misali yay gibi bir bedir anasının döl yolunda kaymada,
Ha doğdu, ha doğacak çakır gözlü cahiliyenin şakak düzüne…
Ol nedenle kutsal belde, dizleri üstünde ya sabır tekellümünde,
Çare yok; bundan böyle, her el kendi karanlığına nur doğrayacak.
Eyva ahi, imdi vakt-i sabır,
Dehr-i umut,
Zaman-ı elhamdülillah…
O Allah ki, vallahi ahat ve vallahi samet,
Lem yelit ve lem yulet…
***
Vakit tamam, ey ahali toplanın haydi,
Tesbih tesbih kızgın çölde, yönümüz poyraz,
Ne ilk bahar, ne sonbahar, mevsim sade yaz,
Ol sebeple çölde değil, say ki cehennemdeyiz…
Vay ki cehennemdeyiz…
Oy ki cehennemdeyiz…
***
Mekke mahzun,
Mescidi haram ise derin düşünceler içinde ve yaşlı mı yaşlı.
Kırk başlı bir ejder, kendi tavafında cahil ve soluk soluğa,
Her oyuğa bir paslı hançer düşmüş, her kovuğa bir küflü mızrak temreni…
Şehrin azı dişleri kenetlenmiş, çatlak dudaklar üstüne,
Kurak ırmaklar üstüne köprüler kurmuş Deli Dumrullar.
Firavunlar, Nemrutlar ve o azgın Karunlar,
Her zaman olduğunca, çığlık çığlığa ortalıktalar.
Resul ise sevgili bir muamma gibi, iki büklüm ve ağlamaklı,
Yaşmaklı bir gelin suretinde kulaktan kulağa son gelen ayet:
'Zamanı geldi göçün; haydi ehl-i Muhammed,
Hicret et, Mekke'den Medine'ye haydi Hicret et…'
O andan sonra yollar çatal çatal ve çöl, yutucu bir ejderha ağzı sanki,
Kör cahiller karanlık köşebaşlarını tutmuşlar yakıcı hınçlarıyla.
Cahillerin babası ise, en alçak seviyesinde karanlık ruhun,
Zavallı çocuklarını Kureyş'in, dişlemeye koyulmuş Merve yamaçlarında,
Zalimanın kamçı uçlarında kan ve kızılcık şerbeti damlamakta,
Siyem siyem akıp kızıllık, kızgın çöl kumlarını yalamakta…
Kılıçlara doğranmakta aşkın ve ışkın sevdalı yolcuları,
Şehadet, bir kılıç ucu kadar yakın; bir dirhem korku kadar uzakta,
Her durakta bir ulu şehit yatmakta fesüpanallah,
Yine de Allah-ü ekber!
Her şeye rağmen Lailaheillallah!
***
Vakit tamam, ey ahali toplanın haydi,
Tesbih tesbih kızgın çölde, yönümüz poyraz,
Ne ilkbahar, ne sonbahar, mevsim sade yaz,
Ol sebeple çölde değil, say ki cehennemdeyiz…
Vay ki cehennemdeyiz…
Oy ki cehennemdeyiz…
***
Vardı ya hani,
O kadim zamanlar beyi, koca sakallı, dirayetli ve yaşlı amca,
Onunda var, ulu yolculuğuna çıkalı bir hayli zaman…
Azman bir boşluk geride, zifir gibi karanlık ve ejdervari yutucu,
Korkutucu bir gün daha doğmada, her dünün sonrasında,
Her günün başında acı, sonunda elem ve zulüm tam ortasında…
Şehirlerin anası sütten kesilmiş bir kısır deve misali sanki…
İnanın ki, zaman zaman olalı böyle bir mekana çökmemiş,
Dökmemiş eteklerindeki gözyaşını bulutlar hiçbir vakit el Cezire üstüne,
Yine de o ulu Hicret kervanları, birer mısra şimdi çöl türkülerinde,
Uzaktaki hurma beldesinde salkım salkım haber taşınmada hidayete dair,
Yani develer tarihinde ilk kez bu kadar manzum, bu kadar şair.
Ve yıldız gözlü deveciler bir o kadar şadıman,
Dört baş mamur umut, kızıl çöllerde bir yitik mihman…
***
Mekke varoşlarında kara kara köleler…
Sert hurma liflerini dişleriyle hecelemekteler.
Her evlekte dikenli burçak,
Her hendekte başka başka kara bedenler debelenmekteler…
Bilal diye biri, anadan öksüz ve babadan yetim.
Çoktan unutmuş pıtraklı Habeş tarlalarını,
İmanını tamamlayan kızıl yaralarını çöl kumuyla dağlamış,
Ağlamış için için ayakaltında kalan, boşuna heba olmuş işaretsiz yıllarına,
Kıvırcık sakallarına çöl tozu çökmüş,
Tuzlu damağına ise düşmüş gümüşi bir lailaheillallah…
Ve kara dilinin ucunda bir damla şeker,
Allah-ü ekber, Allah-ü ekber…
***
Vakit tamam, ey ahali toplanın haydi,
Tesbih tesbih kızgın çölde, yönümüz poyraz,
Ne ilkbahar, ne sonbahar, mevsim sade yaz,
Ol sebeple çölde değil, say ki cehennemdeyiz…
Vay ki cehennemdeyiz…
Oy ki cehennemdeyiz…
***
Zavallı ve yoksul Abdullahlar ise şimdi, alacalı tespih boncukları misali,
Yüreklerine sabır sabır sevda hecelerini işlemekteler.
Bedevi ikliminde açlık ve susuzluk safhay-ı hadde,
Her peygamberi vaatte bir damla lezzetli hicret,
Her hicrette birkaç hevenk serin nisancıl rüzgar,
Azar azar salınmakta Mekke'nin yakıcı sokaklarında.
O sokakların en aydınlığında, karşı köşe başında boy atmış,
Ebubekir diye bir yiğit adam,
Variyeti yerinde, asil, şerefli ve namlı bir tüccar…
Kara donlu evi her tavafında 'Ya Allah! ' diye haykırmakta,
Ve çevresindeki tutsaklara kervan kervan özgürlük savurmakta,
Avunmakta bebeler, onun develerinin rengarenk denkleriyle,
Dedeler, Hicret'in hasretiyle kavrulmakta her vahiyde az daha,
Ve her sabaha yanık bir çöl türküsü gibi yazılan o umut beldesi,
Yani Yesrip… şimdilerde uzak bir hurma salkımı misali ağlamaklı göz önlerinde,
Ya da an be an, gümüş saat rakkası emsali sallanmadadır,
Bir cenup cihetine, bir de şimale…
Her Bilal'e bir özgürlük tanesi, her Bekir'e bin şükür halkası yuvarlanmaktadır.
'Elhamdülillah! ' o baygın tadıyla şimdi her dilde,
Her elde dua dua 'Çok şükür! '
Her gönülde lailaheillallah!
Hicret için bismillah!
***
Vakit tamam, ey ahali toplanın haydi,
Tesbih tesbih kızgın çölde, yönümüz poyraz,
Ne ilkbahar, ne sonbahar, mevsim sade yaz,
Ol sebeple çölde değil, say ki cehennemdeyiz…
Vay ki cehennemdeyiz…
Oy ki cehennemdeyiz…
***
Medine kavramı, acar bir gezgin şimdi çöl patikalarında,
Bütün ihtişamıyla konak konak, kendisine bir nurlu belde aramaktadır.
Hişam'ıyla Tarık'ıyla Süfyan'ıyla…
Bil cümle Arap ne dediğini bilmeden ölesiye haykırmaktadır,
Ebu Cehil, bir elinde küfür, öteki elinde hadsiz, hesapsız zulüm…
Cehennem kuyularına badal badal merdivenler kurmaktadır.
Karar tamam…
Hitama ererken en meşum plan,
Katiller sürüsü kılıç kılıca çatılmışlar cinayet ortaklığında,
Arap'ın korkaklığında hıyanet saklıdır ki, bu bilinen şeydir.
Ancak bilmese de onlar, en büyük planın sahibi diri,
Bilinmeli ki ezeli ve ebedi olarak hayatta oysa…
Son hesap, onun matematiğinin yanılmaz eseridir.
İşte, son yolcu yolda ve en kutlu yolculuk başlarken sessiz sedasız,
O uğursuz plana basa basa ayrılır sultan, beytinden…
Arkadaş dediğin böyle olur işte,
Yani sabır ve sıtkın timsali…
Ne beyninde şüphe, ne yüreğinde kin,
Ne ayakların da çamur, ne ellerinde kir,
O yiğit Ebubekir.
***
Vakit tamam, ey ahali toplanın haydi,
Tesbih tesbih kızgın çölde, yönümüz poyraz,
Ne ilkbahar, ne sonbahar, mevsim sade yaz,
Ol sebeple çölde değil, say ki cehennemdeyiz…
Vay ki cehennemdeyiz…
Oy ki cehennemdeyiz…
***
Mağara,bir kara hücre; yine de hicretin ana rahmi sayılır,
Koyulur bir karanlık gecede üç deve ve iki yolcu, çölün daracık damarlarına,
O soğuk çöl mağaralarına, sıcacık döşekler sermiş sanki anneleri,
Nineleri buğulu çorbalar koymuş sofralarına.
Yol arkadaşları bakmadan arkalarına sıcacık rahme düşerler bir şafak vakti,
İyi ki buradalar, çünkü yalınkılıç atlılar ancak bir soluk arkadalar.
Ne zaman ki güvercinler yatar kısır kuluçkalara,
Burçlara bir aydınlık zühre daha iner usulca.
Örümcekler dantel işler atkı ve çözgü ibrişimleriyle seyyareler arası,
Burası Sevr mağarası…
Korku ve umudun iki kaşının arası…
'Sakın ola ki yeislerle kapılmayınız ey Ebubekirler,
İnanın tüm arı ruhunuz ve dupduru kalbinizle,
Her Sevr'de Yüce Allah bizim ile beraber…'
***
Vakit tamam, ey ahali toplanın haydi,
Tesbih tesbih kızgın çölde, yönümüz poyraz,
Ne ilkbahar, ne sonbahar, mevsim sade yaz,
Ol sebeple çölde değil, say ki cennetteyiz…
En emin emanetteyiz…
Emniyetteyiz…
***
Ne zaman ki bizde de şahsi hicretler başlar,
Şahsuvari ve soluk soluğa düşeriz kan gölü yüreklerimize,
Evet, biz de beynimize birer ümitvar yolcu olur ve bolat bir temren gibi dalarız,
Umuda giden nurlu yol, kıvrım kıvrım dolanır önümüz sıra,
Büklüm büklüm buğulanır imanımız, kendi dokuduğumuz kirli çöllerimizde,
Dillerimizde, 'Korkma, Ey Ebubekir bizimle Allah! '
Bugün olmasa yarın mutlaka Kuba'dayız,
Ertesi gün ise Medine'de, inşallah! '
***
Vakit tamam, ey ahali toplanın haydi,
Tesbih tesbih kızgın çölde, yönümüz poyraz,
Ne ilk bahar, ne sonbahar, mevsim sade yaz,
Ol sebeple çölde değil, say ki cennetteyiz…
En sağlam emanetteyiz…
Emniyetteyiz…
***

Ahmet Yozgat
Kayıt Tarihi : 28.12.2010 15:19:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Yozgat