B/...
Bir ben bilirim Galiçya’yı bir de Seyfullah.
Dokuz yüz on beşinde zamanın.
Kanlı kamanın, katil kasaturanın
Yani bilimum kesici aletin
Kabzasına kadar silme kızıl kana kestiği.
Savaşın yedi düvelde rüzgâr rüzgâr estiği.
Ve cehennemi ateşin cayır cayır...
Cesur canların sapır sapır...
Yani bizim daha on dokuzumuzda
Yar yanağındaki bir damla yaş gibi
Kızgın toprağa düştüğümüz
Mavzerlerin kundağıyla öpüştüğümüz...
Kısacası bir ben bilirim Galiçya’yı ağalar
Ve koca bir kıtayı doludizgin
Yani delidolu çiğnediğimiz yılları...
Bb/...
Bir ben bilirim o sırrı saklı Galiç’i ağalar.
Seyfullah’sa kitaba kanıyla tarih düşendi.
Üşendi soğuk siperle gerdeğe girmeye
Yar yatağından kalan beden sıcaklığımız.
Amma savaş bu, cehennemin adresi yani.
Sayın ki ateş çevresinde vurgun pervaneyiz.
Silme donanma fişenk, inadına cephaneyiz...
Bir gözümüz hayâl meyal
Diğeri zalim tetik...
Mavzerler ki Alaman çıplağı yani som çelik
“Ich liebe dich! ” oymuş dipçiğine gönlü kısır bir işçi.
Kasaturalara ise “Seni seviyorum” oymuş
Bir Uşak kiliminin “eli belinde” motifiyle
Sayın ki kalbiyle bir gelin...
Azgın selin önünde durmak ne zorsa
Galiç’i bir ben, bir de Seyfullah bilir ağalar
Biz ki yüreğimizi asmışız palaskalara
Yani kendi darımızı kurmuşuz Galiçya’lara...
G/...
Galiçya’yı bir biz biliriz ağalar.
Galiçya da işveli haspadır ve bizi tanır
Palaskalara taktığımız yüreklerimizden.
O palaskalar ki masif ve yağlı sahtiyan
Ve iki yandan barebellum’a raftır.
Sayın ki Cebel-i Kaf’tır Galiçya dağı
Öylesine yüce ve öylesine bulut barınır.
Taranır memlekette her tetik düştüğümüzde
Ucu çengelli bir mor zülüf eşzamanda
Yüreğimiz takılır ucunun kıvrımına.
Bir yaralı telli turna selam taşır.
Taşır ki namlu dolusu.
Tekmil Osmanlı ordusu
Taşını, toprağını bilir Galiçya’nın.
Bir ben, bir de Seyfullah bilir...
S/...
Seyfullah’ın nedense gözü seğirir siperde.
Bıyığı simli sırım onun
Gözü Bahr-i Adriyatik damlası.
Palaskasında asılı kaması her daim uyanık.
Yanık mı yanık yüreği memlekette.
Galiçya bilir Seyfullah’ın tekmil halini ağalar
Mavzerinden bilir, fişenginden bilir
Hakikatte bir dağ goncasının bile
Bir teline kıyamayan merhametinden bilir.
Ama ne yapsın Seyfullah?
Bir sabah uyandığında buluvermiş kendini
Alazlı tandırlar harmanında.
Yanmamak için yakmak gerek.
Urup merd-i meydan narasını
Yani ta yürekten “Ya Allah! ” diyerek
Galiçya’ya namludan bakmak gerek...
Gg/...
Hınzır gibi tanır ikimizi de Galiçya ağalar.
Yani Seyfullah ve ben
Gün görmeden daha
Konmadan bir nazlı kelebek olup
Yavuklunun yanağındaki pembe yaprağa.
Toprağa garkolmuş on dokuzlu yaşımız.
Emsalimiz, akranımız ve bilcümle yaştaşımız
Sürülmüşüz bir yağlı merhem misali Galiçya yaralarına.
Ss/...
Garip Seyfullah siperlerle sözlenmiş.
Bense görücü usulüyle nişanlanmışım
Geceyarısı devriyelerinin cesaretine.
Galiçya ki dağı taşı ile tanımış kokumuzu
Bilcümle tertip, korkumuzu büküp dört büklüm
Karanfil yaprağınca sokmuşuz kulak ardımıza.
Yardımımıza koşmuş Yemen türküleriyle
Buram buram ıtır kokan o kutsal ölüm...
Galiçya tanır ikimizi de ağalar
Ölümü de tanır, şehit kardeşim Seyfullah’ı da
Beni de tanır ağalar kanlı kabirleri Galiç’in...
Kayıt Tarihi : 7.3.2006 15:23:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ahmet Yozgat](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/03/07/01galicya-da-iki-can.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!