01 Ya Çiğdemler Öyle mi? +

1/:
Çiçekli diplerinde dağların,
Kar yemektir muradı aşıkadamın.
Nedense pekmezler pek sever zirvenin en dişlisini,
Bense nisanın rahvan at sekişlisini...
***
Dedin ya “Çiğdem gülünün sarısına baygınım,” diye,
Nisanlarda beni bekle,
Bekle beni ıslak diplerinde dağların,
Zemheride bıraktığım koyakta,
Sana yıldızlardan ışık getireceğim çiğdemi sarışınlıkta.
2/:
Ağla...
Ey zümrüt gözleri yaşlı sevgili,
Ağıtlar da kök salar ilkbahar da nergisler gibi...
İklimin elinde değil ki kaderleri mutla bitirmek,
Ama ya şu bizim kızkardeş çiğdemler öyle mi?
İşleri nisanın ağzında sarışın bir bulut gibi köpürmek.
***
Dedin ya “Çiğdem gülünün sarısına baygınım,” diye,
Nisanlarda beni bekle dişli kar ve pekmez yiyerek,
Bekle beni ıslak diplerinde dağların,
Sakın ola usangaç bir eda ile 'Of! ' demeyerek..
Seni ısmarlayıp Hüdaya, zemheride bıraktığım koyakta,
Bil ki yıldızlardan ışık getireceğim çiğdemi sarışınlıkta.
3/:
Ben de bir dul ananın yanık yürekli uşağıyım ya işte,
Her inişte bir tutam,
Her çıkışta bir kucak çiğdem açmam bundandır,
Bozlaklar yekinir arasıra yüreğimin ortakarar toprağından,
Kimi zaman bir Neşetertaş sarısı bürür suskun ovalarımı,
Yaylalarımı sonbaharın çiçeksiz kılçığının bürümesi öksüzlüğümden sayılır
O topraklar ki bazen başak da doğurur ağlayarak,
Kim bilir bir de bakarsın ki bir sarışın çiğdem kokusuyla çıkagelir.
Bir dağ koyağında bekle beni dediğim o sevgili,
Ama her daim Bozok bozkırlarında gelinler dolanır parmak uçları soluk kına,
Bir ellerinde madımak dolu çıkınları,
Şekerden ala dillerinde allı gelin üstüne yakılmış türkülerle doludizgin,
Ve bir kıdım pekmezle kıvrılmış bıyıklı yiğitlerin uğruna,
'Ah ülen çiğdem saçlı haspa' şikayetlenmeleriyle bezgin,
Gezgin Muharrem ertaşlar gelir avaz avaz,
Dedim ya ben de hep çiğdem peşinde olacağım bu yaz...
***
Dedin ya, “Çiğdem gülünün sarısına baygınım,” diye,
Nisanlarda beni bekle göz pınarlarında harlayan hayalimi,
Yani bekle beni ıslak diplerinde kahırgam dağların,
Ben hala zemheride bıraktığın koyakta ağlar,
Çağlarım Çiğdemlerin çiğ düşen sarışın taçlarında
Sana yıldızlardan ışık getireceğim çiğdemi sarışınlıkta.
4/:
Kader işte, ham meyveyi de koparır el oğulları,
Her nisanda ıssız yolları sarı bürük misali örter hasretlik,
Efelik, kuşkuş, katır tırnağı ve bilimum ot oturak,
Ancak çiğdemlerin düğünlerde seymeni olur ya da nedime...
Dedime: 'Bekle beni çiğdem zamanı hasret ile...'
Of ülen sarışın bozlak kaçkınları!
Derimki mektubun yanık ucundan kendi kendime:
'Of! ' çekme derin kuyulardan be anam oğlu,
Bahtsız bağrımızdan bakarsın yeni çiğdemler uzanıverir.
Dinine yandığım şu sevmenin de bir dili vardır kendi sarılığında,
Bazı barak olur Ayıntap'a uzanır; bazı arguvan, diyar-ı Malatya'dan,
Bazen dadanır dizeler diyarında şanlı şiire
Ama gözyaşımı ve çiğdem gözelerini zorlayarak habire...
***
Dedin ya “Çiğdem gülünün sarısına baygınım,” diye,
Nisanlarda beni bekle ya da Neşetertaş bozlaklarında,
Bekle beni ıslak diplerinde dağların sarı sarı bakarak,
Zemheride bıraktığım o alacakaranlık ve ıslak koyakta,
Söz be sarı rengin en azade tonunu saçlarında taşıyan kız,
Sana yıldız yıldız ışık getireceğim çiğdemi sarışınlıkta.
5/:
Sözün burasında burulur dokuz yerinden ümüğüm,
Bir kocaman düğüm misali çiçek açar küçük dilimden,
Diyeceğim çok şey var emme, vasiyetliyim anamdan,
Bu dizede bir şey gelmez elimden...
Kırk dilli mencilisde de bulunsam mutlak susarım,
Benim gibi sussa zaman da, çiğdemler uzatırken işaret parmaklarını göğe,
Yola revan olunca turna katarı, güzergahta uzanan zemin dirülse,
Bilirim ki her nisanın peşinde bir mayıs gelir kocaman ayaklarıyla,
Ve ulam ulam ulanır kayaların gölgelerine saru gözlü koyunlar,
Bir alaz yürekli çoban kazar köklerini sarışın kızların,
İnanmayacaksın ama her nisanın hasreti ulanırken mayısa
Vallahi, çiğdem çiçek ağladığına şahit oldum sarışın yıldızların...
***
Dedin ya, “Çiğdem gülünün sarısına baygınım,” diye,
Nisanlarda beni bekle gecikmişliğime aldırma sakın,
Hakkın geçer her baharda bana bir mart mesafesince,
Helallik dilenmem ağız alışkanlığı değil,
Çiğdem çiçek yakarışıdır dinime, imanıma...
Bekle beni ıslak diplerinde dağların,
Zemheride bıraktığım o koyakta zaman uygun sayılır,
Sana yıldızlardan ışık getireceğim çiğdemi sarışınlıkta,
Son aralıta kış kıyamet demeden yola çıkmışlığım bundandır.
6/:
Bizlerinki de bir gafletlik yanılgıdır işte, geceleri koyaklarda,
Yani yadellere kokusu ulaşmaz sanılır çiğdemlerin,
Sen öyle san! Ya üstümüzde dolaşan bu bulutlar ne taşır?
Gelinlerin, kızların sırt çıkınında taşıdıkları sade madımak değil,
Ya da ne taşır taç yapraklarında o gümanım çiğdemler?
Ardımızdan ünleyip duran kesinkes annemizdir,
Ama yine de be kardaşlık en gurbetçi türküleri gelinler söyler,
Adımız ile anılır çiğdemlerin huşulu kokuları ve o sarışın türküler,
Ama türkü bu, bazen de döne döne kama sallar Duran'a harman yerinde,
Ya var aslı, ya da bir hayaldir yanık Kerem,
Demem o ki ben bilmem, ağam bilir...
Kimi zaman kelimeler de birer kanlı cellat olur bakarsın,
Eğer gurbet ele uçan haber doğruysa,
Yani, analar yarimi aparacak yiğitler doğurmuşsa,
Neyler bu dul kadın çocuğu bir başına dar-ı dünyada?
Yusuf olur Kenanda Mısıra karşı meler,
İşte o an yerden kaldıramaz yaslı başını o tazecik çiğdemler...
***
Dedin ya, “Çiğdem gülünün sarısına baygınım,” diye,
Şu gelecek nisanda da beni bekle son kere,
Bekle beni ıslak diplerinde dağların yarı çıplak,
Zemheride bıraktığım koyakta oturup ağlayarak,
Söz, Neşetertaş sözü...
Sana yıldızlardan ışık getireceğim çiğdemi sarışınlıkta,
Ya da karanlıkta bile ipildeyen bir tutam çiğdem...
Derdi ki muharrem dedem;
Çiğdemlerin üstüne yok en yamanlıkta...
***