1/:
Say ki Bühane,
Bir martevvelindeyiz ikimiz...
***
Gözlerimiz Toros’un gözünde yaban iğdesi,
Güneş çadırın, mayaların ve yörükbeyinin döşüne çavar,
Tandır toprağında mahkum olan çiğidin ağzı yanar,
Ve ışıksız rahmine konar mağmanın,
Karanlıkta uçuşan kanatsız kuşlar.
Sen, ben yani ikimiz,
Uzak bir yürek çırpışıyla,
Kapılırız şakağımızdan sızan terin seline,
Tohumumuz iner martevveline...
2/:
Say ki Bühane...
Diner katıksız sızısı arsız yılların...
Yüreğimizde pıhtı,
Beynimizde tortu,
Ve sahte anıları
Karabasanın...
Kara çalar müfteri bir duygu,
Son çadırdaki ilk geline,
Tohumumuz iner martevveline...
3/:
Say ki Bühane...
Arsız tarih artığı ve yüz yıllık,
Ve paslı kabaralı postaldır
Yıllarımızın üzerindeki sisli hicran.
Üstümüze yürür çığ,
Ve heyelanı sabırsızlığın Gülek derbendinde.
Her bastığımız izimiz
Sabrımızı bir kez, bir kez daha dener...
Takılır kahkulümüz dağların ağdalı engeline,
Tohumumuz iner martevveline...
4/:
Say ki Bühane...
En yakın komşumuz samanyolunda
Geçmişin izinin takibindeyiz an be an.
Zamanın devriyesi karakolda teyakkuz...
Tükürür siyah benek,
Ak tenimizin üstüne sabah alacasında.
Son sünnette kankardeşimiz olan yıldızlar,
Olanca ağırlığını oturtur,
Terazisine aşkımızın.
Toprağı döver kösnük denizlerin dişleri,
Göklerin sivri dizi yaralı bağrımıza iner usulca,
Kapa çadırın kapısını Toros gelini...
Ve kapıl seline aşkın,
Tohumumuz inmeli martevveline artık...
Kayıt Tarihi : 2.4.2006 17:31:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!