1/:
Sular da şahlanır atlar misali,
Deli bir ışık gibi ağar şamdanların dışına...
Bir burun çırpışına bin yağmur damlası biner,
Her zerre taşırır denizleri.
Seyisler atları gemlerler haralarda,
Amma,
Şahlanan suları gemleyemez sultanın seyisleri...
2/:
Ölüsü üç gün sonra bulunan Yunus emsali,
Dolaptır döner sellerin öfkesiyle,
Sirenlerle el ele verir mitolojide gözü yaşlı bir Sinbat,
Kesme taştan örülü kızoğlankız benttir ama yıkılır...
Sinan’dır “Dur” der ve kaldırır maharetli elini.
Sular da terbiyeli bir kısrak gibi aniden durur...
3/:
Ya yürekleriyse şahlanan uslu puslu adamların,
Mesela sultanın seyislerinin,
Mesela koskocaman kavuklu Sinan’ın,
Örneğin köleniz Ahmetyozgat’ın...
O an ne bent kalır ortaçağla, yeniçağ arasında,
Ne de dolap Yunus’un sulak yüreğinde...
Seyisler de kudurur,
Sinan Ağa da kudurur,
(Vallaha) O kelli felli sultanlar bile kudurur...
4/:
Ne gem vurulur yüreğine aşıkadamın,
Ne de kesme bent önüne...
Ellemeyin ey sultanın seyisleri,
O rahvan bir attır ki gider taa sevdiğine...
Kayıt Tarihi : 15.4.2006 12:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!