1/:
Ben...
Bencileyin sen...
Ve sencileyin o…
Sayın ki üç yüz kişiydik
Asabi ateş şahablarının eşiydik...
Şerefsiz teberlere karşı durduyduk.
1/a:
Ben
Bencileyin sendik zamanın kıstağında,
Ve sencileyin o muyduk? Bilmem…
Say ki üç yüz kişiydik ya ikimiz Takhzamen,
Hemen kapatmıştın gözlerini sabra yenik düşerek.
Bir gün hani ne çekilmişti etlerimiz,
Ne de bizdik çekilerin aşkın karadeliğine...
Yani bir tarih sevişmesinde anımsar mısın?
Kabaralı yüzleriyle şakağımızın kuzeydoğu cenahından,
Şahmaran gözlü muharipler inmişti,
Mavi kan ve sarışın terlerle sarmaşarak.
Bencileyin sendik zamanın kıstağında,
Bize yakışan da vuruşarak ölmekti kancık siperlerinde,
Kararımız buydu ve kesindi ve sondu ve...
Geve geve Hindistani havlican köklerini,
Şerefsiz teberlere karşı durduyduk.
Gözucuyla dalıp ihtimal deryasına Takhzamen,
Biçmiştik kefenini çıplak ruhumuzun
Musallalar yontup zemherinin izinde,
Evet... Evet...
Takhzamen (şerefsiz diyarın kızı)
Vicdansız teberlere karşı durduyduk.
Kendimizi güneşlere vurduyduk...
1/b:
Ben...
Bencileyin sen...
Ve sencileyin o…
Bir sevişmenin oldu bitti tarihinde
Teraziye sevdamızı vurduyduk...
***
Aşk zamanının en Everesti’ndeydi kalbimiz,
Ellerimiz, organik Lut çukurunda,
Yıldırım soluklu atlara binmiş,
Yalın süvari,
Yani şeşber ve ok ve yay ve sadak...
Nallarımızın altına hayallerimizi yayarak,
Sayarak imameye kadar doksan dokuz çeken,
Sırat köprülerini ateş iksirli yaylaların...
Tam o anın,
Hatta belki de yarının,
Ve dünyanın bilmem kaçıncı meridyeninde,
Neler tekellüm ederlerdi şair ehli hakkımızda?
(Gaipten bir ses :)
Takhzamen ve sen! ...
(Yani şerefsiz diyarların kızı ve oğlu)
İşte buz kesen kanın tutuştuğu andı,
Yandı bilcümle sırata dizilen tespih taneleri ve ehli aşk.
Sivriltilmişti çünkü yongası arsız şüphenin artık,
İzansız, gezinmişti ilk yazında tuzlu yılların.
İzbe gölgesinde bıçak çekip kuşkuya yüreğimize
Bir şaşkın teraziye sevdamızı vurduyduk.
Evet... Evet...
Takhzamen (şerefsiz diyarın kızı)
Vicdansız teberlere karşı durduyduk.
Yani kendimizi güneşlere vurduyduk.
(Kudurduyduk) ...
2/:
Ben (miydim?)
Bencileyin sen (miydim yoksa?)
Ve sencileyin o (Muyduk?) …
Sayın ki üç bin kişiydik bu hesab dairesince.
İnce bir frekansta asabi ateş bozonların eşiydik...
2/a...
(Mutlaka) Ben...
(Muhakkak) Bencileyin sen...
Ve (muhakkik) sencileyin o…
Her bir günün hesabını sorduyduk.
***
Aşk zamanının en Everesti’ndeydi kalbimiz,
Mevsimlerimiz yalamıştı gündüzün dudağını
Gecelerin kanatları yolunmuştu hani ya
Dağlar, yaylalara bile diz çöküp dinlemişti bizi.
(Açıktan bir ses :)
(Gaipten bir ses :)
Takhzamen ve sen! ...
(Yani şerefsiz diyarların kızı ve oğlu)
Her bir günün hesabını sorduyduk.
Evet... Evet...
Takhzamen (şerefsiz diyarın kızı)
Vicdansız teberlere karşı durduyduk.
Yani kendimizi güneşlere vurduyduk.
(Kudurduyduk) ...
2/b...
Ben (dim orada ayakta duran)
Bencileyin sen (din Araf’ta uyuyan)
Ve sencileyin o (idi herşeye damga vuran) …
(Gaipten bir ses :)
Takhzamen ve sen! ...
(Yani şerefsiz diyarların kızı ve oğlu)
Düşlediğimiz ülkemizi kurduyduk
Tarihin nihayete erdiği rıhtımda yanyanaydık ikimiz.
Bendim. Bencileyin senin omzundaydı bulutlu başım,
Yaşım ışık gibi ağarmıştı.
Ve sencileyin anıların bitişiydi uzun tarih senaryoları
Yolları nal izleriyle damgalanmış kan deryası kesmişti,
Esmiş ve talan etmişti sevdanın hendek harbinde yeller,
Yerler işkembesindekileri kusmaktaydı hala.
Yani her şey bir anlık...
Sonunda teslim oldu şeşberlere tutsaklık
Matemlerin eteğine ak düştü
Dağıldı istkbal dağları acıların üstüne,
Düşlediğimiz ülkemizde kuruduyduk.
İncirlerin çorak düzüne gözyaşı düştü...
Evet... Evet...
Takhzamen (şerefsiz diyarın kızı)
Vicdansız teberlere karşı durduyduk.
Her bir günün hesabını sorduyduk.
Bir şaşkın teraziye sevdamızı vurduyduk.
Yani kendimizi güneşlere vurduyduk.
(Kudurduyduk) ...
Ancak,
Söndü bütün yıldızları aşk ehlinin.
Madde bir pulsarın gözüne düştü...
Kayıt Tarihi : 23.3.2006 14:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!