a/:
Bürüdüm belirli bir “an”ın eşiğinde olanca kasvetimi,
Hicranımın alışkın sırtına usulü, erkanınca.
Yıldı anadan doğma,
Ve çömeldi gırtlağıma oturan düğüm.
Yaralarım otağımın ortasında diz kırdı,
Sabrımın tümseğine takıldı,
Ölümü kardeş sayan her düğün...
***
Haberdir bu uçar sular üstünde,
Bıçaklara vurulmuş bahtım gibi karalı,
Yetmiş yerinden yaralı canım sayın ki...
Öyle yaralı ki,
İki kurşun katilinden kalık bütün serveti,
Bereketi ise on fişenklik bir zarar.
Ben ararım gümrah çayırlarda Osman’ımı
Osman’ım tırnağıyla kaza kaza beni arar…
***
Hüzün yağmur oldu bizim diyarda ay oğul!
Kar oldu kahrım sürürumun dağında...
Vurdular Osman’ımı
Gül açtı dudağında...
b/:
Doğruldu pürçeklerim şakağımdan hırs ile,
Sükunet yanağından asabiyet terledi,
Yırtıldı güvenli dağları bürüyen “tekin”
Say ki biçilen oraklarla göğ ekin,
Kabzasındaki göğ zırhı zulüm ve kin...
Gözlerinde intikamın gri kabarasıyla yüzüme basa basa,
Alınları uçurum, ayakları derin yar,
Şakakları kapkara ise kesen atlılar...
Toza kesti çevresi beyaz ile ihatalı her şeyi,
Yani düşmanlara fırsat verdi bulutlar.
Oysa iki damla yağmurdu onların bütün varlığı.
Kurtlarsa sayılmaz öcüdür aritmetiğin kerat cetvelinde,
Ama envanteri on fişenklik bir zarar…
***
Ben yanarım kendi tandırımda ay oğul!
Osman’ım bana yanar.
Haber bu çöker kentler üstüne karabasanlar gibi,
Şafaklar kadar karalıdır sabahın başucunda.
Yaralı kuşlar uçar kanatları yolunmuş,
Asabi karlar yuvarlanır sükunet şakağından,
Vurdular Osman’ımı,
Gül açtı yanağından...
Kayıt Tarihi : 1.4.2006 13:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!