1/:
Çöl kokuyorsa, deniz çeker;
Beni o doyumsuz ve esrik ağzına.
Bir fırtına sonrası üzülürüm,
Çünkü ben vurgunum keldanîlere…
***
Hırçın fırtına öncesinde tedirgin kuşlar gibi gemiler,
Öylesine oynak ve sefer eder hâliyle,
Dansa durur geniş kalçalı dalgaları denizin,
Cadde bostan yosmalarının engin,
Ve baş döndüren sarhoş yalpalamaları gibi,
Canları çarpıp iki ile ummana,
İlikleyen halidir beni cezbeden.
Çünkü ben vurgunum keldanîlere…
***
Çöl ve deniz var sayın bir yönüyle...
Aynı sükunet varsılı akrabadır aslında,
Aynı hırçın arkadaş…
Düşmanlar kılıç çatmada sayın ki piramitler dibinde.
Çünkü ben vurgunum keldanîlere…
Öbür taraftan benzemez birbirine çöl ve deniz,
Gerçekte sen ve beniz,
Sakin çöl, hırçın deniz…
2/:
Sağımızdaki saharada yitik piyade eri,
Ya da solumuzdaki Marmara’da atları alteden aslan,
Gerçekte çöl ve deniz...
Çünkü ben vurgunum keldanîlere…
Mor kıyılar çıkartıp kıpkırmızı ve maviye inat,
Önü ve altı kumlu hayallerle hakipayı,
Şaklatıp her sabah paslı dilini,
İştahla içerken bir öksüz ayı,
Kösnük tadlara aldanıp bir sevgili yanında,
Fantezilerine dalıp dalga dalga gecenin,
Bu görülen rüyaların önü açık okyanus,
Deniz ve çöl başlangıcı uçsuz bucaksız,
Kumdur sayısız ve ıssız kıyılarında Kalahari’nin,
Orospuların dudak kenarı gibi dalgadır caddebostanda,
Çöl ve deniz...
Sen ve beniz gerçekte,
Soğuk sahra, mutedil deniz...
Kayıt Tarihi : 5.4.2006 13:33:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!