0028. Butimar'ın ÖldüğüYer I Eksik Kal ...

Gürkal Gençay
85

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

0028. Butimar'ın ÖldüğüYer I Eksik Kalan Gülüşümü Kanar Bütün Fotoğraflar 2

(seni beklemek; ölmek ile olmak arasında bağır-çağır, bütün bir ömrün sığdığı iki nokta ve durmadan yenilenen berh û dar ile bir gönül kapısı önünde... / seni beklemek, ki ''Yükseltilmiş göğ, kaynatılmış bahr âşkına, sabırla bu cidâl yerinde... / gâhı namazından gafil sarhoş, gahı cennetü'l-me'vâ'nın yanında ser-î hoş / ve yokluğunla da bir hayli tammat içinde, / âşk ile lânetlenmiş şehirlerin uzak ve yoksul banliyölerin karanlığına düşen siluetinden, meskûn mahâllerin herkesten gizlediği zina veledlerine kol kanat geren şehir efsanelerine kadar.../ beklemek seni.../ velev ki şehrin içinde at koşturan bir koçeroyum./ geceden sabaha, yüzünün atlasında tutuşan mazinin hüveyda kıldığı izleri ve şarkın görkemiyle salınan teşrin-i evvel çiçeklerini topluyorum./ seninle aynı göğ altında soluk alarak ve görerek gözlerinin içinde bidayet’i ve nihayeti…/ seni beklemek; / ki bir kavmin derdini taşıyan mistik ezgiler ve ber-dâr edilmiş bi mezopotamya tutuşurken bir külhan hûtâme’de, biz ölüme gidenler hûşû ile selâmlıyoruz seni; / biz ki, masalları ile müsemma şehr'in ortasındaki flavium'da, ölümle bitecek kanlı bir dövüşte, / biz ki kızıl kumlara çıkan suskun gladyatörler; selâmlarız iki dudağının arasındaki arenayı her ölüşte! ../ öyle beklemek işte seni; akıldan, fikirden soyunarak.../ kolay mıdır sağ çıkmak bu masaff içinden, / bilemezsin, sana tutunamamanın nasıl çoğalttığını içimdeki cesetleri, çoğaltığı korkuyu; bilemezsin.../ korkular, giderek işlenir ışığın fitiline ve adı âşk söylenen kâdim mabedlere / ben ise seslenemem dâhi, yaşadığın 'beyt-i ma'mûr denen o mukaddes semte.../ hani beklemek çıldırasıya, geberir gibi yani, çıldırasıya beklemek seni.../ gül tenindeki esmer coğrafyada; ölü ve esmer ve öksüz ve gülüş yitiren çocuklara söylenen ninnilerin yumuşaklığıyla, / bekler gibi beklemek.../ bütün inançlardan münezzeh rüzgârlar kadar müsterih; / beklemek seni; /
geceye, gündüze, yedi yöne, dört iklime meydan okuyarak! ..)

Aşkımızı gizledik illegal yarasına “tayf”ın
Yasaktı şiirlerimize domuran bu sevda.

Gel arınıp çıkalım lekesizliğimizden
Üstümüzde sevişmelerden yorgun gecede
Nefesin bir soluk alımı nefesimdeyken.
Ellerinin sıcaklığı direnir yansımama
Şehvetin güz rengi, geçerken mabedinden.

Mavinin iz sürümü lahzasında, en duyarlı yanımız
Efkârımız çoğalırken kırlangıç çığlığında
Hırçın bir damarda çağlar çılgın kanımız.
Tek senin ıslaklığına soyunur dudaklarım
Ağarırken gün yaban çileği kokusuna
Pastoral bir tabloda sevişir terli çıplaklığımız.

Yorgun iki martı geçer sedef kanatlarıyla
Açlığıma doyumsuz kokunu taşır rüzgârın
Sesinin yediveren deryasında erkekliğim tutuşur.
İksirinin yaratısında erisin (yeter ki) adım
Nereye yağarsa yağsın, bu “meraklı” yağmur...

(ben senin canının bir suretiyim; aklım bile sana hasret duyuyor, düşündükçe har düşüyor geceme! ..) [1]


Gürkal Gençay
11.Eylül.2006.Pazartesi / S - 13:13
Deniz Köşkleri - İstanbul
[1]Songül Düzgün

İşbu Şiir Şairinin Adına Kayıtlıdır. Kayıt Tescil No: 541573125686
***************************************************************************

Gürkal Gençay
Kayıt Tarihi : 18.9.2006 22:10:00
Hikayesi:


* En büyük, en yıkıcı hayâl kırıklıkları, emin olduğumuz şeylerin ardındadır... / Ki, insanın âşkından emin olma durumu da bir hâl'dir... Burada, (genelde benim yalnızlığımın temelinde olandan yola çıkarak) şunu söyleyebiliriz: insan 'muhtemel'ini bildiği bir aşkı yaşıyorsa // ya da 'muhtemel'i farkettiği anda yalnızlaşıyor... İlişkilerin (özellikle bugün, modern zamanların) aşklarının kendi içine dönük bir yüzü yok artık.../ Sürekli başkalarının ilişkilerine atıf, bir öykünme ve âyân edilmemesi gereken bir sürecin tahkiye edilmesi... Bu saydamlık, bu geçirgenlik beraberinde 'muhtemeli bilinir' kılmanın sorunsalını da getiriyor ne yazık ki... Bu durum (yaşamın her yerinde görebileceğimiz üzre) verdiğimiz sadakada, yaptığımız inayette ve saire de gördüğümüz bir yozlaşma... Aslında yalnızlığımızın sebeplerini aşk, konu-komşu, aile, iş çevresi vb. gibi katmanlar özelinde değil; asla yan yana gelmemesi gereken değerleri bir araya getiren, her şeyin mûbah olduğu anlayışını topluma dikte eden postmodernist değişimde, daha doğrusu başkalaşımda aramalıyız… Maalesef; âşkımız, arkadaşlarımız, ailemiz vs. bizleri yalnızlığımızdan arındırmadığı gibi, onlarla aynı bant üzerinde götürmeğe zorlandığımız ilişkiler bizleri daha da derin bir yalnızlığa garkediyor… Tabii; bu iddiam herkes için geçerli değil… Bu, ben ve benim gibi “yedi uyurlar” zamanından kalan dinozorlar içindir… Zira herkes kendi tercihini yaşıyor… / ve hayata snoptik olarak bakıldığında da herkesin hayatından memnun olduğunu, kimsenin bu durumdan şikâyet etmediğini görüyoruz… Dramatik bir durum bu tabii.. Anlam ne kadar büyük olursa, “acı”da, “yalnızlık”da o denli büyük oluyor; ..esas olan bu… Hadi, ona ''birbaşınalık'' diyelim; ..yalnızlık başka bir şey çünkü... Bu tevil; bu iki (farklı) kavramı adeta aynıymış gibi algılayarak, bu meâlde kullanan insanların ayırdı yakalamalarına da yaramış olsun böylelikle... Hadi bakalım... ____________________________________________________________________________________________________________________ MESO (Tatlı Aşkım) .../ Meso, meso, meso royê mi ra mevece meso Sebir bike, meso esqê mawo rez bireso Dina hiraya teynayinê xiravina, meso Meso, yarê ez rew miron, sey manenay, meso Meso, meso... meso... Meso meso, zeriya mi ca meverde, meso Mircika mi meso, tevera puko, xezebo, meso Mi rê to re kes star nêbeno, meso Meso wuli serdiçinay ez ben feqir, meso Meso, meso... meso... Meso meso, dormê ma bêbextiya, meso Heliya binato pinê, meteristere meso Kune ta ra beni kou serde, meso Per o payê tu sikine, zerya mi bervena, meso Meso meso... meso... —Ahmet Aslan — http://www.sozluklip.com/ahmet-aslan-video-klipleri/meso-ahmet-aslan-dinle-izle.html

Gürkal Gençay