0017. Butimar'ın ÖldüğüYer I Ne Çok Öl ...

Gürkal Gençay
85

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

0017. Butimar'ın ÖldüğüYer I Ne Çok Öldü Saçlarıma Konan Kelebekler

(doğallığın eşzamanlı inkârının aine’sinden, gözlerden uzak bir epik sahneden, şakağı gül açmış kapılardan, nisyanın karanlık sularında kalmış camlardan, makyajı yüzünden akan kentin işveli yüzünden, şehrin ışığa batmış hüznünden, ar’ımızdan, hicabımızdan, çok uzaklarda acılar büyüten yoksul ve haylaz çocukların hayatlarından, gölgesiyle yüzümüzü çoğalttığımız mâşukun son sözünden ve ince bir gölge gibi koynumuza giren kara bulutlar içinden /(tükeniksiz bir umutla) şöyle/sine bi haber bekleyip durmak sevgiliden: — “âşk ile sevgiden koruganlar biriktirip ömrün bunca törpüsüne, bir 'merhaba' ile başlayalım yeniden her şeye; yoksa giderek yükselen duvarlarına şümul edebilir melankolisi bir başınalığın…” // oysa bilirim, hiçbir zaman ol(a) mayacağını bu çağrının // kaç vakittir ki bu; kaç kahr olası vakittir ki gömülüp de içinden çıkamadığım... // sular çekildi yâr, / bil! .. / zü'l-karneyn’in ayak izlerine basarak gel iki set arasına; / ki, iyi avcı yaralı komaz avını.../ “kendine âşık olanı incitmek büyüklere yakışmaz” / ölmektir, yaralanmış için çare-î hâl / bil! ../ öldür de bitsin başa belâ bu ahvâl...// ve anımsa çocuk; gözlerime handeli bir fer gibi düştüğünü / ve enser’i çözülü buz ağrısı göğsüm üstüne, bir namlu gibi çevrilen dilime düşürdüğün sözünü! ../ ki, destansı; yeni bir söylenceydi bizim için yaşam…/ suların şarkîsini söyleyecekti kadim medeniyetler ve her şarkı; dokuz felek, dört unsur, dokuz gök olacaktı / ve suyun mülâhazat odalarında, yüzün esmer bir ebrû gibi kalacaktı.../ gâhı burc-u ikizler kalesi, gâhı dérsimî bir sevda güzellemesi, / ki olur da tutarsın ellerimden / ve bu tevafuk, firar eden dikbaşlı dizeleri devşirir müntehirlerin şiirinden. / akşamın nesc’ine giriftar olmuş (nefesi ateşten) bir şi’r havâryâ’sı görürsem (ve haykırırsam çığlık çığlığa, korkutmasın seni yuvadan uçmaya çırpınan kuşlar...) // çünkü şimdi mucizevî dokunuşlara hayat veriyor yaşlı şifacılar / ve mimliyor uzaklardan bir nahiz gölgesinde sakındığı sözümü. / o vakit ben kaç giryan çocuğa mesrur bir gün olurum? ../ de ki bileyim.../ ya da vur öleyim / eyy memat! .. // (başladığım yere dönüp duruyorum hep; ahhh! ..) —ya kayyum! bittiği/m yere tarih at...)

13 ağustos 2009.Perşembe - (öncesi)

içimdeki zındanın kara tuvaline düşer/ yüzümün sureti
(bilirsin; mapusluğa inat, hasret sızıdır ilkyazda.)

ateşle sınanır avreti üryan evcilleşmemiş sözlerim,
bir tebessüm, bir fırtına,
bir sinsi intihar büyütürken içimde;
saçlarında dalgalanan ışıltının haresinden,
ve çiçekler gibi burcu soluğundan öpsem derim.

döllenirken tükenen ümidim/ ilkel güdümden,
bükmeden, çağ yanığı suskuda kalan boynunu
ve sevgili dudağında türküleyip/ sevda gözeneği umudu
gel kurtar beni, kendime sû-i kastimden.

kaç terkedilmişliğin resmine kazıdım silûetimi
kesilmiş kol gibi kaç mevsim içinden yitip gittim
ve sildim ikbâlsiz gülüşümü/ bütün çocuk öykülerinden.
yüzümdeki maskenin gizlediği acılar sarmalından
ve bir yolcu gibi geçtiğim/ yaşaması zûl hayattan
gel kurtar beni, son kadehteki sém-î badeden...

yaralı bir ceren su içer gözlerimin kanlı pınarında;
hep geçtiğim yollarda tökezlenir adımlarım,
kaçarken bir infaz hükmünde, yediveren ölümlerden.
uçup mavi peri kuşunun/ yüreği avcunda kanatlarıyla
ve inadımın/ ağzından öperek kanatırcasına
gel kurtar beni, kendime düşman/ şir-î pençe ellerimden...

(yüzümde taşıyorum katilimin gözlerini... başımdaki hava puslu balam, sahrası kurak... ve çevremde, zihnimin algılama biçimini zorlayan bir sağırlar diyalogu... kalkıyorum nice bölünmüş uykular bıraktığım yataktan... ağzım kuru, dilim paslı... metalik bir tat tükürüğümde... memelerimden kan sağsın istiyorum; gölgeme sinen sakiden... su veriyorum penceremin dışındaki pirpirimlere... kuşlara ekmek atıyorum... korkmuyorum işleyeceğim cinayetten...)

13 ağustos 2009.Perşembe - (sonrası)

/ g e l d i n; _ y a ş a m a k _ i s t i y o r u m /

ve
öksüzlüğümün
bıçakyaralı
sesiyle
şarkımızı
söylüyorum.

''yandıklarım Şam-ı seher, senden midir benden midir?
başımdaki aşktan eser, senden midir benden midir? ..'' *

Gürkal Gençay
29.Kasım.2006.Çarşamba / S - 13:45
Yeşilköy / İstanbul
*Seyit Nizamoğlu

İşbu Şiir Şairinin Adına Kayıtlıdır. Kayıt Tescil No: 594386124551
***************************************************************************

Gürkal Gençay
Kayıt Tarihi : 30.11.2006 18:00:00
Hikayesi:


Biçimlendirici ve aşılayıcı bir aygıt olan sanatın bu dramatik gücü ''kelime yontma sanatı'' olan şiirde de kendini gösteriyor... Ve sanat, tatmin edilmemiş arzulardan/ gemlenmemiş histeriden doğuyor... Kamusal duygu imgeleri ve sembol savurganlığı ile şairler adeta ''cadı avına'' çıkıyorlar... Hadi şairler ve de mal bulmuş mağribiler! ! ! Yakalayın çalı süpürgesiyle uçan kara kukulétalıyı.../ Yanılacaksa; en iyi ben yanarım... // Yakılacaksa en iyi ben yakarım... Atın ateşe! .. Körükleyin...

Gürkal Gençay