0006. Butimar'ın ÖldüğüYer I Deja Vu

Gürkal Gençay
85

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

0006. Butimar'ın ÖldüğüYer I Deja Vu

(kuzuların canını incitmeden cém'eyledim de taşırdım acıyı, çile-i merdan hanesinden. / şen û ihyâ eyledi sâye'n bağımı bahçemi, /..dirildim eyy peri; /
çıkıyorum, gömüldüğüm erbain'den...// ey! yâr, yû'suf olduğum kuyulara hoş geldin; / çok uzaklarda bi yerlerde, bir yoksul dérvîşi sevindirdin...)

/ ne çok korkar oldum sevmekten.../

sevdiklerim, pan’ın kanatlarına takılıp derinden
ya o meshûr sonsuzlukta usulca yittiler;
ya kardelen ikliminde, solmuş renkler mutasyonuyla
alıp elimden dürdane-î düşlerimi / haramice eflâk eline gittiler...
gözlerimde parçalandı bir konkav ayna
bana yabancılaştı, her kırıkta gördüğüm yüz
kıyıların merasim günlerine sunulurken ağıtgözlü serçeler.

{ varoluşumun ontolojisini ayrıcalıklı düşünen canlıya bırakıyorum...}

şimdi bir yıl daha bitiyor (beni mefrat ile eksilterek) sensiz.
saçlarımın arasından bilincime süzülen ter
gergef içinde/ saten kanatlı tanrı gölgelerini yıkıyor...
açlık, sefalet ve dudaklarımı kavuran acı tuz
bir yol ayrımında çöllerin, (agnostik yolculuğun giziyle) révan râh'a...
her gün/ ne çok anne; anılarını koruyan gömüt diyarında
ve yüreğinin savanasında biriken/ sızı renkli kırık yapraklarla
yitip giden evlâd kokusuna ağlıyor.
açlıktan, tırnaksız çocuk doğuran kadınlar,
ve gülmeyi bilmeyen yüzleriyle fukara bakışlı çocuklar
kırmızıyı içerden kanatırcasına /
ağızlarında çoğalan nisa suresi
ve son duanın besmelesiyle
arkalarından ayrılmayan ölümün kara tuvalinde/ yetim kalıyorlar...

{ farkındayım... farkında olduğumun da farkındayım...}

ki biliyorum şimdi /
anlatılan bütün çocuk masalları; ilm-î ledün, âşk yalan.
bir soru işareti gibi yüzlerimiz...
engereğin éşr'inden damıttığımız şarabın esrikliğiyle,
bir durna türküsünde söylenir / giderek çoğalan garipliğimiz.

tüketiyorum zamanı/ kum saatinden akan bir ortodoks yalnızlıkta
ve yüzleşiyorum acının en kan emicisiyle.
umudun ana sıcağıyla binlerce yıldır
tökezlerken adımlarım isli fanusun sırça yolculuğunda,
kanıma saldıran çığlık/ ölümden günler doldurur damarlarıma...

sevgili,
ey sevgili;
üstümüzden canalıcı kuşlar geçerken
ismi âcûn söylenen, bu semt-î kader'in mebrud yatağında
seviş benimle...
ve bir gün;
saat, devasa hail ile ölümü beş geçtiğinde
sen karşıla beni...
çözülsün özlemim/ sesimin yankısını saran buzdağlarından;
intihar güfteli bir vodvilin tanıklığında,
sarıl, öp
yüreğimin acıyan maklub yaralarından...

/ s ö n d ü r _ ı ş ı k l a r ı _ s é v d i y â r _ b u _ g e c e _ s e n i _ i n t i h a r _ e d e c e ğ i m! ../

(Ben sana (gülmeyi) haram etmek için gönderilmedim... Dediler ki; “git, helâlinle güldür yüzünü şu kulun, ne varsa (kendine) haram ettiği, silsin atsın hayatından; helâlini de üzmesin! ..) [1]

Gürkal Gençay
19.Ocak.2007.Cuma - İstanbul
[1]Songül Düzgün

İşbu Şiir, Şairinin Adına Tescillidir. Tescil Kayıt No: 641111757353
******************************************************************************

Gürkal Gençay
Kayıt Tarihi : 24.1.2007 18:08:00
Hikayesi:


* ''İnsan kahkahalarla güldüğü zaman, kabalığı ile tüm hayvanları geride bırakır...' -Friedrich Nietzsche-

Gürkal Gençay