0002. Butimar'ın ÖldüğüYer I Presbit

Gürkal Gençay
85

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

0002. Butimar'ın ÖldüğüYer I Presbit

(i'md, bediî duygularla coş'olur zaman. / ve biz kılıncı yaşamından uzun olan mektum’lar; / kalelerin koruduğu tarih içinde, zamanın davranışına biat etmeyen bugat-ı mezburun’lardan oluruz; / bir sutaşı gibi kıyısındayızdır tarihin /..bînâsip, ekmeksiz bedbahtlardan oluruz, / ama, ölemeyiz bir türlü.../ bundandır salâbet’imiz.../ ben ki, yürüdüğüm kısacık yolun seyr û seferine çatılanmış göğ altında gecesiz bir yer ararım durmadan; /..hani şöyle, / başlangıcı da bitişi de şems olan; / iki güneşli bir gök yani.../ ve lâkin biri gözyaşı, iki karanlık kapıdır açılır bu hânede; digeri kan! .. / kıyametle başlangıç gibi / ki, bütün kavimler çıplaktır bu samsara ârâf'ında. / ve bu bâb’ın tégannisi, /od urur içimize hayli zaman! ..)

bir hançer saplı durur etimde,
aklıma annem gelir
sempatik büyü gibi, her şey hızla yer değiştirir bir bir
taşlardaki izler, gündönümleri, kaynayan çöven, ağlayan nar
ve kanlı bir mukalete içre de’l ile yenilir
içimdeki bileği güçlü savaşçılar.

sakalları uzamaz bir daha, serzeniş sahiplerinin;
algının büyük acısıyla bağırırım avazım çıktığı kadar
sinsi hastalıklar yürür hücrelerime
cevrini ardına almış yağmur atlılar gibi geçip gider bir ağrı
ve saçlarımda bir nergis mavisi olur el/vedalar.
kara dem'de nihilist bir yolculuğa çıkan sal'ından
yıldızların değirmisine sararak eşkâlimi
gece pervasız susar.

mersiyeler yükselir dağların yücesinde
yuvarlanır ölüme yakın deneyimlerin arasından
büyür, / bir acemi çığ olur
diyeti; avcumuzda bir tutam kurşun mavisi
gelir, / kanlı bir “merhaba” gibi
bekleyişleri kemiren başı dumanlı sevdaları vurur
zehirlenir içimde ka(y) nayan şifalı sular...

ateşin külhan diliyle yırtılır sessizliğin intikamı,
ölümü mesken eyleyenlerin gecesini al-kan ışıtarak
bir ananın memesine düşer,
öpüşü zâil, sarışı gaib, sütü yağır / sütü kan
oğlanın çaput topuna,
kızın bez bebeğine,
ve artık vahşi ölümün saltanatı bakar, tefekkür uzamından
ölüler evinde, gölgemize saklı yedi ölümler nöbetinde
bütün çocuklar düşerler bir bir
o; tül gibi salınan, uysal kısraklardan.

gadr dinsin için / dinmez bir yağmur gibi çoğalsa da niyaz
durgun suda bir ana yiter,
söner ocak,
söner titreyen kandiller
ve artık, aykırı soruları yılların, / ömr içinde bir kalın ağrıdır
tutuşur tarlada günebakanlar
müteveffa;
ve göğün tevhid’e peyman eden mavisi yırtılır.

geride;
acıtan üşümelerle,
hayatın yüzünde şark çıbanı gibi
ve her dilde adı söylenen;
dört yaşında bir adam kalır...

Gürkal Gençay
1997-İstanbul / Deniz Köşkleri

* İşbu Şiir Şairinin Adına Kayıtlıdır. Kayıt Tescil No: 507922121337
*****************************************************************************

* Berfin Bahar Dergisi - Aralık. 2008 / Yıl: 14 - Sayı: 130
-

Gürkal Gençay
Kayıt Tarihi : 30.7.2006 11:43:00
Hikayesi:


* İnsan hakları ve demokrasi denince salt türban dışında bir sorun hatırlamayan Müslümanlar, kuyruğuna basılınca demokrasi nutukları atan Kemalistler, Filistin uzak olduğu için Filistin için meydana dökülebilenler... Ölenler can/ akanlar kan; amma ve lâkin, sizler sadece kendinize Müslüman, kendinize demokrat! .. Ne denir ki sözün bittiği yerde? http://taraf.com.tr/makale/5214.htm __________________________________________________________ POLİS, BİR ŞEY SÖYLEMEDEN VURUYORDU! .. Hakkâri’de polisin kafasını dipçikle ezdiği Seyfi Turan hastanede Taraf’a konuştu: —“Polis vurdu, vurdu, bayılmışım...” Hükümet, 14 yaşındaki Turan’ın kafasına vuran polisi açığa alıp iki müfettiş görevlendirdi. Turan’ı hastanede ziyaret eden Van Jandarma Komutanı “geçmiş olsun” dedi. DTP’li Geylani soru önergesiyle konuyu Meclis’e taşırken, Ahmet Türk “80 yıldır aynı işkence” dedi. Hakkâri Yüksekova’daki protesto eylemleri gün boyunca devam etti. Hakkâri’de DTP’ye yönelik operasyonlara tepki olarak başlayan olaylar, polisin 14 yaşındaki Seyfi Turan’ı kafasına dipçikle vurarak dövmesi üzerine daha da tırmandı DTP’ye yönelik operasyonları protesto etmek amacıyla önceki gün Hakkâri’de yapılan gösteride görüntülenen özel harekât polisinin 14 yaşındaki çocuğa yönelik şiddeti infiale yol açtı. DTP’li Hamit Geylani Meclis’e soru önergesi verirken, İçişleri Bakanlığı Hakkâri’ye iki müfettiş gönderme kararı aldı; Valilik ise şiddet uygulayan polisi açığa aldığını açıkladı. Ağır yaralanan 14 yaşındaki Seyfi Turan, kendine geldikten sonra ilk kez Taraf’a konuştu: —“Olayın yaşandığı gün 23 Nisan Çocuk Bayramıydı. Yapılan şiddet hiç de hoş değildi...” Yaralı çocuk Taraf’a konuştu... ___________________________ Bağlar Mahallesi’nde önceki gün yola barikat kuran 50 kişiden oluşan iki grubun polisle çatışması kanlı bitti. Ateş yakan gruba müdahale eden özel harekâtçının uyguladığı şiddet, geçen yıl Hakkâri’de Nevruz kutlamaları sırasında C.E adlı çocuğa yapılanları hatırlattı. Kameralara takılan görüntülerde polise taş atan çocukları kovalayan bir özel harekâtçı, kolundan yakaladığı 14 yaşındaki Seyfi Turan’ı önce yere atıyor, ardından da uzun namlulu silahının dipçiğiyle kafasına vuruyor. Daha sonra iki metre uzaklaşan özel harekâtçı, bir meslektaşı tarafından tebrik ediliyor. Turan, olay yerindeki vatandaşlar tarafından önce Hakkâri Devlet, ardından da Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Beyin Cerrahi Servisi’ne kaldırıldı. Kafatasında çatlak bulunan ve bir hafta süreyle gözetim altında kalacak olan Turan, dün sabah kendine geldikten sonra ilk kez Taraf’a konuştu: —“Gösteriye ben de katıldım. Niçin yapıldığını bilmiyordum, ama kalabalığı görünce gittim. Kovalamaca yaşandı. Sonra o polis geldi ve hiçbir şey söylemeden bana vurdu. Hatırlamıyorum sonrasını... Gözümü hastanede açtım... Dün 23 Nisan’dı. Çocuklar en güzel giysilerini giydi, hediyeler aldı. Bu olay çok kötü oldu. Hayatımda katıldığım ilk gösteriydi...” Askerden sürpriz ziyaret ______________________ Baba Mehmet Turan, daha önce hiçbir eyleme ne kendisinin ne de çocuklarının katılmadığını ifade etti. Duvar ustası baba Turan, “Ben televizyonları izleyemedim. İzlemek de istemiyorum. Tek derdim çocuğumun iyileşmesi. Daha sonra gerekli başvuruyu yapacağız” derken, akrabaları da olayı “polis vahşeti” olarak nitelendirdi. Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral Yurdaer Olcan, dün hastanede tedavi gören Seyfi Turan’ı ziyaret etti. Olcan, bir süre sohbet ettiği Seyfi Turan’a babasının ne iş yaptığını ve kendisinin okula gidip gitmediğini sordu. Okulu bıraktığını söyleyen Turan’a geçmiş olsun dileklerini ileten Korgeneral, daha sonra hastaneden ayrıldı. Polis açığa alındı, DTP Meclis’e taşıdı... _________________________________ Hakkâri Valisi Muammer Türker, özel harekâtçının açığa alındığını bildirirken, Hakkâri’de bir grup avukat, Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. DTP Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani soru önergesiyle konuyu Meclis’e taşıdı. AKP  Milletvekili Abdulmutalip Özbek, polisi aşırı güç kullanmakla eleştirdi. Bu arada olayları protesto etmek amacıyla dün Yüksekova’da gösteri yapan 15 kişi polis tarafından gözaltına alındı. Geçen yıl kol bükmeyle başladı... ____________________________ Hakkâri’de geçen yıl bir kişinin öldüğü 22 Marttaki olaylı Nevruz gösterilerinde polisin 15 yaşındaki C.E’ye Sokak ortasında yaptığı işkence, video paylaşım sitesi Youtube’da yayınlanmış, olay geniş yankı uyandırmıştı. Görüntülerde polis, ağlayan C.E’nin kolunu kırmak istercesine ters bükerken diğer polisler bunu izlemekle yetinmişti. Olayda işkenceci polise dokunulmazken, C.E ise “devlet memuruna mukavemet etmek”ten tutuklanarak cezaevine konulmuş, itiraz üzerine tahliye edilmişti. “Dipçiklenen Kürt halkının beynidir! ..” _________________________________ DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, partilerine yönelik operasyon ve tutuklamalara karşı hükümete ''Partimiz ve partimizin şahsında halkımızı sindirmeyi hedefliyorsanız, tarihte eşi, benzeri görülmemiş demokratik bir direnişle iktidarınızı sarsacağımızı bütün kamuoyuna açıkça ilan ediyoruz! ..'' diye seslendi. Partisinin genel merkez binasında basın toplantısı düzenleyen Türk, Hakkâri’de 14 yaşındaki çocuğa uygulanan şiddet nedeniyle İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ı istifaya çağırdı. —“Hakkâri sokakları açık işkence haneye dönüştürülmüştür” diyen Türk, şöyle devam etti: —“Hakkâri’de dipçikle kafası parçalanmak istenen 14 yaşındaki bir çocuk değil, Kürt halkının kafası ve beynidir. Bu olay demokratik başka bir ülkede yaşansa en azından İçişleri Bakanı onurlu davranarak istifa ederdi. Ancak dünden bu saate kadar Başbakan ve İçişleri Bakanı bu olaya dair bir tek açıklama yapma tenezzülünde dahi bulunmamışlardır...” Aydın ve sanatçılardan tepki _________________________ Hakkâri’de bir çocuğun polis tarafından dipçikle dövülmesi Taksim’de bir grup aydın ve sanatçı tarafından protesto edildi. “Her Kürt çocuk doğar”, “Ömercik, Ayşecik, Dipçik” yazılı dövizler taşıyan grup adına konuşan Ressam Murat Morova, dünyanın gözleri önünde bir çocuğun öldüresiye bir nefretle, dipçik darbeleri altında perişan edilişini izlediklerini söyledi. Daha birkaç ay öncesine kadar İsrail vahşeti karşısında insanların sokaklara aktığını belirten Morova, “Siyasetçilerin eşleri Filistinli çocuklar için ağlıyordu şimdi bu insanlar nerde? ..” dedi. Milletvekili Ufuk Uras ise, —“Bir rejim çocuklardan hırsını alıyorsa, o rejim bitmiş demektir...” dedi. Sanatçılar Derya Alabora ve Cahit Berkay da olaya tepki gösterdiler. Taraf / Veysi Polat - Adem Tayan - Selim Kemaloğlu İstanbul - 25.04.2009 - http://taraf.com.tr/haber/32466.htm http://www.kurdshow.com/? sf=haber&haberid=892&ktg=1571 ____________________________________________________________________________________________________________________ HALEPÇE'YE ZEHİRLİ GAZ SALDIRISI Halepçe'ye zehirli gaz saldırısı, Halepçe Katliamı olarak da bilinir. İran-Irak Savaşı esnasında, Saddam Hüseyin'in, 1986-1988'de Irak'ın kuzeyinde Kürtlere karşı düzenlettiği El-Enfal Harekâtı adlı isyanı bastırma operasyonunun bir parçasıdır. * Kimyasal saldırı öncesindeki gelişmeler... Saddam Hüseyin'in 23 Şubat - 16 Eylül 1988 tarihleri arasında El-Enfal Harekâtını şiddetlendirdiği dönemde Mart ayının ortasında İran ordusu Zafer-7 Harekâtı adlı genel taarruzu başlattı. Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği'ne bağlı Peşmergeler de İran Ordusu ile işbirliği yaparak Halepçe kasabasına girdi ve isyan başlattı. * Kimyasal saldırı... Saddam Hüseyin İran ordusunun ilerleyişini durdurmak için Irak Ordusunun Kuzey Cephesi Komutanı olan Korgeneral Alî Hasan al-Majîd al-Tikritî'ye (batı medyası tarafından 'Kimyasal Ali' lakabı ile bilinir) zehirli gaz bombaları kullanmayı emretti. 16 Mart 1988'de zehirli gaz bombalarını taşıyan sekiz MiG-23 uçağı tarafından Halepçe kasabasına bombardıman düzenlendi. Halepçe sakinleri, İran askerleri ve Peşmergelerle birlikte 5.000'den fazla insanın öldüğü, 7.000'den fazla insanın da yaralandığı tahmin ediliyor. Ancak Irak Savaşı'ndan sonra bölgeye giren yabancılar tarafından bu rakamın daha da büyük olduğu tespit edildi. * Sonuçları... 19 Ağustos 1988'de Irak ve İran, ateşkes anlaşmasını imzaladılar. Irak ordusu ateşkesten 5 gün sonra Halepçe'yi geri aldı ve bu işgal esnasında 200 sakinin öldürüldüğü söylenmektedir. Süleymaniye Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Fuat Baban, 7 Aralık 2002 tarihli 'The Sydney Morning Herald' gazetesinde yayımlanan 'Experiment in Evil' başlıklı makalesinde, Halepçe'de özürlü doğum oranının Hiroşima ve Nagasaki'nin 4-5 katı olduğunu iddia etti. Amerika ise bu iddiayı suistimal ederek Zayıflatılmış Uranyum mermilerini kullanmasını meşrulaştırmaya çalıştı. Saddam Hüseyin, Halepçe katliamı'nda Kürtlere karşı soykırım yaptığı suçlamasıyla da yargılanırken, başka bir katliam suçundan Duceyil Davası’nda, insanlığa karşı işlenen suçlardan mahkûm edildi ve asılarak idamına karar verildi. (5 Kasım 2006) [1] * Pelletier iddiası... 2004'te CIA'nın eski Ortadoğu'dan sorumlu yüksek araştırmacısı ve 1988-2000 arasında Amerika Kara Harp Okulu öğretim üyesi görevinde bulunmuş olan Prof. Stephen Pelletier tarafından hazırlanan ve söz konusu zehirli silahların İran'a ait olduğunu gösteren rapor açıklandı. * Japon heyetinin ziyareti... Mart 2007'de Halepçe'yi ziyaret eden bir Japon heyeti Hiroşima'ya yapılan atom bombası saldırısı'ndan hasar gören Aogiri (İmparatoriçe Pavlonyası) fidesi hediye etti. * Tarık Aziz'in İran'ı suçlaması... * Irak Yüksek Ceza Mahkemesi'nin kararı... 1 Mart 2010'da Irak Yüksek Ceza Mahkemesi Halepçe Katliamı soykırım olarak tanıdı.Kürdistan Bölgesel Yönetimi tarafından memnuniyetle karşılandı. http://tr.wikipedia.org/wiki/Halep%C3%A7e_Katliam%C4%B1 ____________________________________________________________________________________________________________________ AŞK HARMANI - Cemil Koçgün http://209.85.229.132/search? q=cache:_BkrvvpUfnAJ:www.cafrande.org/%3Fp%3D544CemilKo%C3%A7g%C3%BCn-A%C5%9FkHarman%C4%B1-%C5%9Fark%C4%B1s%C3%B6zleri&cd=2&hl=tr&ct=clnk&gl=tr http://de.netlog.com/go/explore/videos/videoid=de-1976738

Gürkal Gençay