00002 Birader - XV

Halil Şakir Taşçıoğlu
677

ŞİİR


19

TAKİPÇİ

00002 Birader - XV

Bilmem ki kaç dönem çöpe atıldı!
Boşa gelip geçti günler birader...
Ecdadımdan ne kalmışsa satıldı;
İşsiz kaldı kaç yüz binler birader...

Dere yatağına konmuş evleri!
Heyelanla dolu bütün şevleri...
Hani nerde o sanayi devleri?
Yoksulluktan artar kinler birader...

Fabrikalar üretimden çekildi!
Arsasına "AVM" ler dikildi...
Fukaranın beli tümden büküldü;
Hep aranır oldu dünler birader...

Yolsuzluklar ne azaldı, ne bitti!
Dedikodu aldı başını gitti...
Yalan, dolan insanlığı mahvetti;
Cevaz var mı, ne der dinler birader?

Emeklinin hali içler acısı!
İş bulamaz oğlu, kızı, bacısı...
Dua eder beynamazı, hacısı;
Rahat eden; hinler, cinler birader...

Yağmur yağar, sebze, meyve hep çürür!
Kurak olur, millet duaya yürür...
Fiyat artar, gözümüzü kan bürür!
Ne olacak böyle canlar birader?

Köylü ucuz alsın diye mazotu!
Kürsülerden yarıştırdık tezatı...
Köyün traktörü gördü mezatı;
Kimin için çalar çanlar birader?

Meyveleri soğuk aldı götürdü!
Ekinleri bambul yedi bitirdi...
Hayvanları seller yuttu, batırdı;
Köylüm inim, inim inler birader...

Variyetli düz duvara tırmanır!
Yoksul yatar, sancı tutar, kıvranır...
Bilmem bunlar hangi sözle kavranır?
Kim anlatır, ya kim dinler birader?

Karaman-2015/06

Halil Şakir Taşçıoğlu
Kayıt Tarihi : 25.6.2015 22:50:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Hatice Ak
    Hatice Ak

    Hemen hepimiz yediğimiz içtiğimizden şikayet eder dururuz,
    nerede o eski bayramlar der gibi.

    Aslında öngörü ya da geleceğe dönük hiç bir aklıselim
    plan ve projemiz mi yok nedir. El alemin Amerika'sı 60
    yıllık plan yapıyor, adım adım hayata geçiriyor.

    Bir de bize bakın, birbirimizi yemekten gelecek için
    bir şeyler yapmaya vakit ayıramıyoruz.

    Ben çocukken, tarlada yetişen sebzelerden en iyilerini
    iyice olgunlaşana dek dalında bırakırdı rahmetli annem.
    O bitki çeşidi her ne ise, tohumunu alıp bez torbalar içerisinde
    evin en serin köşesinde ertesi yıla kadar bekletirdi, hatta
    yıllar öncesinden kalmış tohumlar bulmak bile mümkündü.

    Maydonozuna soğanına varana dek. Nasıl bir lezzetti o.
    Sebzenin kokusu yeterdi insanı doyurmaya...
    Geçtim sebze ve meyveden, dışarıdan gelen Afrika menekşesi
    bile bir kere çiçek açıyor o da çiçekçiden aldığınızda, sonra
    pancar yaprağı gibi, ha babam yapraklar açıyor.

    Bir de eskiden yani ben ilkokulda okurken 'Yerli malı ye,
    yerli malı kullan' diye bir söz ve yerli malı haftası vardı..
    O gün geldiğinde, adeta bayram ederdik çoluk, çocuk.

    Evde bulunan kuruyemiş ve fıstık-buğday gibi ürünler
    kavrulup, yerli malı haftası kutlamalarında okulda tüketirdik.
    Ben ilkokulda, hatta ortaokulda kabakulak olduğum ana kadar
    h,ç hasta olduğumu hatırlamam. Hatta babamın istisnasız her gün
    aldığı aspirini bile yererdim. İçemezdim de üstelik, kazara bir diş
    ağrısı filan olsa.

    Yani ne bileyim, %55-60'ı tarım arazisi olan ülkemizde bu kadar
    verimli topraklarımız varken, neden doğal yetişmiş bir domatese
    soğana hasretiz...

    Ne bileyim ben kimin hatası, ya da ne hata ettik, kimin ahını aldık...

    Sizleri bilmem ama ben bundan elli yıl önceki ülkemi ve insanlarını çok arıyor,
    çok özlüyorum...Abi ben gene roman yazdım galiba...
    Sürç-i lisan etti isek affola...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Halil Şakir Taşçıoğlu