Deartonlular ve Biz
(Uzay Tarihine Giriş...
Bölüm: Eksi iki yüz yetmiş üç...)
1/:
Uzak ve gnostik bezirli tuvallerde esmede,
Nükleik acının kırmızı mantarlı rüzgârları heyı,
Ama bizim genzimiz yanıyor ölümün lezzetiyle,
Yazık ki Deartonlular ha yakaladı,
Ha yakalayacak lirik duygulu kızları,
Hızları öyle ki ışık kağnıya binmiş gibi yanlarında,
Biliyoruz ki onların damarlarında kuantum dolanıyor.
Bizim damarlarımızda kırmızı sevda...
***
Cehennem kar üflüyor yüzümüze,
Genom çağı değerleri ters yüz...
Anam gülüyor yol kenarında durmuş,
Ay broyy! ...
Oğlunun ölüsü sıcacık daha oysa.
Patalocik Deartonlular ha yakaladı,
Ha yakalayacak zincirli yosmaları.
Bizse ölürüz namus için, sıkarız gerektiğinde kendi kafamıza,
Gerekirse pekmeze bulayıp kara bıyık burarız,
Kırarız bizi bağlayan paslı tasmaları,
Açılın Samanyolunun metalik koyungözleri,
Andromeda diye birileri vız gelir bize,
Bir gider saatin ve beynimizin rakkası cehenneme,
Bir döner sevdamızım üstüne gül üfürür.
Tükürür çarığına babalarımızın bir esmer kiş,
Her işi kotarır yüreği yağ bağlayan,
Dayan be yoldaş, kara delikler de bir gün ışık sümkürür.
2/:
Kainatın goncası, evrenin aydınlık kızı,
Güleç bir bakirenin yüzünde afi keser kutup yıldızı,
Mermer zamirler işaretleşmede Dearto alfabesinde şimdi,
O bakire ki zamanın sonuna kalan bakiye,
Kurt ve onun yoldaşı acuzedir belki de kim bilebilir.
Nedir bu anda üzerimize ağan bulut suretli miraç,
Ve nedir refreflerle yaklaşan –nur taşıyıcıları?
Kimse bilmez bu cenahta, gaibi Rahman bilir,
Araf’ta kitabı hatmedenler ise gülümsemekte yaman mı yaman.
Aman! Deartonlular ha yakaladı,
Ha yakalayacak atomik türkülü kızları,
Bir bakire kıvrım kıvrım kıvranıyor en önde, acul ellerde,
Sanırım belini ve günahlarını sıkıyor bakır kokulu kemer,
Sabun kıvamında şimdi kahırgam dağların hıncı,
Rakkasını delirtiyor her saat ve her anın.
Deartonluların dudağında ılıman buhar ve bir buruk acı,
Çığlık çığlığa şimdi bütün metaller,
Madeni anneler bile gönlü karışık,
Alışık bu diyarın zerreleri de,
Işığn ardından ağıt yakmaya...
***
Bir ben suskunum,
Bir de kozmik seyahatte yoldaşım foton...
Sadece oğlum uyanık Samanyolunda; aşkını sallıyor ah ile,
Davul zurna eşliğinde ağlıyor karametli anam,
Yazıyor için için tarihi amcaoğlu Heredot,
Oy broyy! Oy broy!
***
Ne yağmur, ne gözyaşı,
Son kitabın yaprağı ıslak, buhurdan olsa gerek,
Belli ki tanıdığı ıslak parmak uçlarına ağlamakta kör yıldız...
Cavlak Deartonlular, çılgım gibiler, ha yakaladı,
Ha yakalayacak çiçekli tumanlarıyla edil efil esen şakrak yosmaları...
Bizse uğruna ölürüz ırzımızın, kızımızın, sofrada tuzumuzun...
Gerekirse sıyırırız makinaları:
Dan... dan... dan...
Yolumuzdan çekilin isli ve yorgun demirci ustaları,
Postalları demir kabaralı zalim beyler savulun!
En güçlü halkasından kırarız tasmaları...
***
Kayıt Tarihi : 8.4.2006 12:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!