Çatırdar Mavi Tavan
1/:
Güneş ve ay, Asuman
Her an hüsban ile görevdedir…
Bense... (Nedense?)
Me, me, mekanik bir muazzın iz be iz peşindeyim geceleri,
Bu nedenle lahuti heceleri ke ke kekelerim her deneyimimde,
(Nalet olası!) Bir feleksiz rahip ekmiş suretime kilitli kör pencereleri,
İçimdeki eliptik, gnostik ve ezoterik çorak tarlaya, ah!
Hüsbanın bitmez tükenmez diş kirasını geveler de gevelerim,
Ve araya kozmik bir çit çekmiş o öğürsek dızman var ya?
İşte odur arada bir korsan koç katılımlarında çap sıyırtan...
Yani yaman ayrılmışız be kardaşlık sen ve ben,
Ama Asuman… bilemem annemin batınını ve sorarımneden neden?
1/:a..
Bilirsin; ya da bil ki, hüznümdür sunduğum sana maviş kızı atlas beyinin,
Yani burada kalb-i hulusiyle bir türkü söylemektir dileği bu fakirin...
Bil artık be ya! Asuman inadına severim senin evelik otlarını ki...
Veyahutta mademki, kendimce derim ki,
Hü hü hüsbandır döndüren esrik başımızı usul esrik
Yaşımızı dindiren sarı sıcak çıtırda çıtır, kurak ay fısır fısır,
Tespihimizi doksan dokuz tekerle döndüren güneştir üç otuz üç devinimle,
Sen ve benimle eştir yıldızlara denizin kızı Mihrican...
Şu an bile bizi kör kuyularda bile, bile bile seyyidatımızı koruyan,
Bir deryalar sahibi saka vardır her aşkın masada.
Öyleyse sen de bil ki bizim bu kente olan sevdamız yağlı yavandır,
Vakti tehec'de alazlı mavi tavandır iştah ile alnımızı öpen yar,
Amma al sana gnostik bir sual daha lan kız Asuman…
Sinani kemer ve o tavan mıdır bizi görüp gözeten?
Ya da bunca şiiri hece hece öğreten...
2/:
Hünnes ile künnes ki Asuman,
Bir düşman iken vakti zamanında say ki dilemma...
Ama devran döner dost olur A ile Z mucizesine aşkın,
Şaşkın ve çaresiziz baldıran vahalarında yalın sevda-ı vaktoğlu,
Kalakalmışız kıskıvrak masallarda bir de sen ve ben, Hatırla!
O feleksiz ruhaninin zamansız mekanında ladin semerli bir katırla,
Beynimizde yükselen Himalik dağların aşılmaz sırtlarına,
Ne yazılmış adımız Yemeni cembelle uçlarıyla iğne ucuyla
Ne de o kozmik divanlarda saf tutan kavakların kabuklarına...
Ne de sen veya yazgımın son hecesi Asuman...
Bakarım ki bizlengiçlerle bulutlara belemişsin apak hüznümü...
Nedendir peki, biteviye dönüp durması amade değirmenin,
Ya sırrı, bunca şiiri patavatsız bir deli cesaretiyle söylemenin,
Ayn'ı nasıl yazılır atların, vav'ı nasıl kıvrılır koçbaşlarında hisarelinin?
Bir güz günü gülmüştür belki da bana bakıp bakıp da güneş,
Ay, kış mevsiminde ısıtmış elem denizinin aysberglerini,
Derler ki durmuş adem Cebel–i rahminde aşkın; ben gibi,
Şaşkın ve çaresiz...
Dönmüş o zamandan beri zavallı hüsban…
Deşmiş ezeli sevdasını buğdayın gözüne sivri saban...
O halde neden yaban lan kız Asuman bu deli oğlan?
2/:a...
Derkler ki eğer ölümse son duruş Asuman
Ve ölümün soğuk eliyse dokunan un çuvallarına karanlık aralıkta,
Bizi kendimize getiren yitik ebabillerin dudağından akan bal,
Ve yeise. Ve hüzne garkeden inadına ve Ezirailleyin bu fakiri,
Ana zamandaki kozmik çentikse nikahımız senle kız,
Nedendir peki bu suskun tavaf?
Mademki, güneşle ay Asuman,
Hüsban ile döne durur...
Neden kudurur hücralarım? Bilmeliyim bunu. Bilmem şart...
Yangınyeri ciğerimi dişleyen o korteksi yayvan kaplan niye kükrer?
Ürker en saldırgan köpekdişinden kayar da teker teker son zaman...
Bilir fakir. Ve sen de bil ki ay kız Asuman çökecek bir gün,
Güveninde sere serpe seviştiğimiz, kuytusunda eğleştiğimiz,
Bu direksiz ve kirişsiz mavi tavan...
İşte o zaman kız Asuman; Ahmet Yozgatlı dediydi dersin,
Şimdi mi, boş ver; geberirse gebersin!
***
Kayıt Tarihi : 10.3.2006 15:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!