Eskidendi…
Ben, ağaçlarla konuşurdum,
Yani otururdum ağacın altına ve konuşurdum
Güzel diyemem,
Akşam olurdu…
Bazen ağaç yanardı, bazen ben ağlardım.
Bence benim ağlamamla ağacın yanması,
Ağacın yanması ile benim ağlamam
Bir yönüyle çok benzerdi…
Eskidendi…
Ağaç yanardı, ben ağlardım…
Ağaç yanıyor diye değil
İçimde bir acı var diye
Ben ağlarken içim de yanardı…
Ben ağlıyorum diye değil
Ağaç yanarken, kuşlar ağlardı…
Kuşlar ağlarken ben ağlamışım çok mu?
Ağaç yanarken kim bilir, kuşların yürekleri nasıl yanardı…
Eskidendi, benim böyle dertlerim vardı…
Sonra, sonra…
Konuşmayı kestim ağaçlarla…
Yanmasınlar diye değil,
Deli demesinler diye,
Bana değil canım, ağaca…
Kuşlara noldu bilmiyorum…
Zaten şu dünyada ne olduysa ben hiç bilmiyorum…
Bazen sadece, “aman be” diyorum “Bana ne? ”
“Ne olduysa dünyada olmuş,
Ben sadece ağlıyorum…”
Yaşıyor olsa idim yirmi üç yaşında olacaktım…
Yaşasaydım eğer, şimdi yine seni seviyor mu olacaktım…
Bir ah buraya ne çok yakışır…
Ah canım… ne istiyorsun benden…
Ah canım… ne isterler benden…
Yaşıyor olsa idim şimdi, ben yine ağlıyor olacaktım…
Eskidendi…
Ben sadece ağaçlara ağlardım
Beni sadece ağaçlar anlardı…
Ceviz ağacını, çam ağacına anlatırdım…
Sanma ki ağaçların aşkı durağandır…
Şimdi, cevizler yaprak açmıştır…
Yaşıyor olsa idim, kalbimi sana açmıştım
Bunun karşılığı aşkta hangi kelimedir bilmem ama
Sırf bu yüzden ağlıyor olacaktım…
Hiç yaşamadan ben kalbimi sana açtım.
Girseydin içeri kalbimden, ben belki yaşıyor olacaktım…
Ne zamandı bilmiyorum…
Mezarın ortasına bir söğüt ağacı dikildi…
Söğüt ağacı, insanın cesediyle beslendi…
Ben yaşıyor muydum bilmem,
Hiç yaşadım mı onu da bilmem..
Siz yaşadığımı iddia ediyorsunuz
Ben mezarın ortasında,
Bir söğüt ağacının gölgesine dikili
Öyle bir dikildim ki; durmak bana yakıştı,
Benim sana olan sevgim biraz durağandı…
Öyle bir durmuştum ki, ağaçlar beni kıskandı.
Ağaçlara filan, hiçbir şey demeden ağlarken…
Bir sorudur aklıma takıldı…
Şimdi yaşıyor olsa idim, sever miydin beni?
Bin ah çeksem, şimdi tam da burada, yine de az kalırdı…
Söğüt ağacına kızma canım,
O, insanın cesediyle beslendi…
Ağaç ne beklerdi, insanlar ne bekler, bilmiyorum
Benden ne istiyorsun onu da bilmiyorum
Kalbimi açtım, yetmez mi, yetmiyormuş…
Eskiden olsa ağaçla konuşurdum
Ağaç bir şey diyecek diye değil,
Otururdum ağacın altına konuşurdum…
Konuşurken ağlardım, ağlarken konuşurdum...
Eskiden olsa, yaşadığımı bile düşünürdüm…
Bu acının yaşamaktan başka bir izahı olamaz,
Yani yaşamaktan başka bir izahı olmayan acı ile
Sevdiğimi düşünürdüm, üzülürdüm...
Ağaçlarla konuşmadığımdan beri,
Üzüldükçe oturur şiir yazarım…
Keşke sadece bu yüzden üzselerdi beni…
O zaman şiiri falan boş verir, yaşadığımı sanardım…
Hiç yaşamadığım halde…
Yaşamanın ne olduğunu hiç bilmediğim halde,
Yirmi üç yaşındasın diyorlar bana…
Ne yani şimdi,
Ne olduğunu hiç bilmediğim şu dünyada
Yirmi üç yıl bulundum diye,
Yirmi üç yaşında mıyım?
Affet onları canım affet, bilmiyorlar…
Yaşasa idim eğer yirmi üç yaşında olacaktım
Sen beni sevmiyorken ben nasıl yaşayacaktım…
Hayat diyorum,
Basite indirgenmiş bir değerdir..
Var olmanın ve yaşamanın arasındaki farkta
Dikilip kaldım…
Söğüt ağacı, gölgesinde düşer kalırım diye çok bekledi..
Olmaz canım, olmaz…
Siz ne beklersiniz bilmem ama,
Benim sevgim durağandır…
Kayıt Tarihi : 2.7.2015 00:48:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!